DOĞANHİSARIN BİLİNMEYEN TARİHİ
Türk Ulusu’nun tarihi diğer uluslarınki gibi sadece rakamlarla ifade edilirse eksik ve hatalı olur. Türk tarihi için:
Aşağıdaki belirtilen durumlarda göz önüne alınmalıdır;
1-Türk Ulusu tarihin en eski ve en aktif ulusu olması nedeniyle dünya coğrafyasının her yönünde ve her anında rol almış.
2-Ulusal tarihinde rakamların belirttiği kadar da sözlü tarihe sahiptir.
3-Konar-göçer kültür varlığını kuşaktan kuşağa aktarmayı sağlayarak destansı hale getirmiştir.
4-Tarih sahnesine çıktığı günden bu tarafa ilişkide bulunduğu ulus ve devletlerce zaman zaman kayıtları yok edilmiştir.
Tüm bunlar yanında tarihsel oluşumlar için zaman ve mekanda gerektiğinden tarih coğrafyası da ortaya konmalıdır. Bu nedenle Anadolu’nun tarih coğrafyası içinde düşünmek ve yorumlamak gerekir. Anadolu coğrafyası doğu, batı, kuzey ve güney kenar kesimleri yüksek dağ ve plato, orta bölümü ise bir iç denizdir. Anadolu’ya dış müdahaleler yapılması için kilit noktalarını vurmak yetmez onu elde de tutmak gerekir. Anadolu’nun öyle kilit noktaları var ki adeta Tanrı sipariş üzerine var etmiş. Tarihin kaydettiği tüm hareketlenmeler de Ulusumuz galip çıkmıştır. İlçemiz Doğanhisar’da Anadolu iç denizi güneyinde bir palatoda, doğu-batı, kuzey-güney geçiş noktalarına sahip zamanla önemini kaybeden antik yol güzergahındadır..
Bu antik yolların kavşak noktalarından dördü ilçemiz sınırları içinde biride sınırındadır. Bu kavşaklar MS:17.yy’la kadar önemini korumuş MS.17.yy.da Anadolu da oluşan kanunsuzlukları daha çabuk önlemek için yeni ve kısa yol hatları oluşturulmuş. O tarih öncesinde savaşmak için ordular, ticaret için kervanlar hep ilçemizden geçen yolları kullanmışlardır.
Böylesine aktif geçiş noktalarına sahip Doğanhisar tesadüflerle ortaya çıkan tarihi eserler ve basit yüzey araştırmaları dışında hiçbir çalışma görmemiş ve çok bakirdir. Ortaya çıkan eser ve basit çalışmalar MÖ:1.Binden bu tarafa gibi bir fikir oluşturmakta ise de hatalıdır. Çalışma olmadan şu tarih demek zaten hatanın başlangıcıdır.
Çünkü iç deniz çevresi çağı içinde çok gelişmiş yerleşime ve kültüre sahip olduğu kanıtlanmış durumda iken İç deniz güneyi yoğun yerleşimleri ön cephesindeki Doğanhisar tarihi çok yeni olamaz. Geri cephesindeki MÖ.8.binde var olan kültür iç deniz doğusu, batısı ve kuzeyi yerleşim yerleri arsında deniz yolculuğu yapıldığını belirten incelemeci, tarihçi ve gezginler MÖ:8 ve 6. binde yaşamış olan MASSA ve AS uluslarının adını verdikleri DAVRAS(kale) tepesindeki deniz araçları bağlanan demir halkadan, saklanma yerlerinden, Demir çağında FURUNLU köyü önündeki Eritme Fırınlarından, yine Furunlu köyü doğusundaki Çiftçi oğlan çukurundaki akıntı boşluğundan, Uludere insan eliyle yapılmış mağarasından habersizdirler. Çevremizdeki Hüyüklerin üst yapılarından MÖ: I.bin algılaması hatalıdır araştırma yüz araştımasıdır. Kimbilir ondan önce kaç kat işlenmiştir henüz belli değildir. Yüz kadar kaynaktan ve özellikle yabancı gezgin ve tarihçilerin eserlerinden edindiğim bilgi ve izlenimlere göre;
MÖ:8.Binde Asya’dan Anadolu’ya gelen MASSALAR-MASGETLER aslen MU ulusundan zamanla adlarına MUĞLASLAR da denmiştir. Muş-Mut-Musul-Muğla vb.şehir adlar onlardan kalmıştır. İlkçağ da Arabistan ve Mısıra kadar yayılan bu kavimler Amerika kıtasına geçip Meksika devletini kurmuşlar. Türk tarihi aşığı Yüce ATATÜRK 1935 yılında Meksika Büyük Elçisine MU milleti adlı eserin alınarak Çankaya kütüphanesine gönderilmesini istemiştir. Sultan dağları batı eteğinde MASIR tepesinde tarihi MASIR şehri KUŞARLI HİTİTLER in MEN Mabedini yaptıkları yerdir. Ay Tanrısı MEN in kuşkanatları üstünde yuvarlak ayı taşıyan kuş sembolü vardır. MEN Mabetleri HİTİT şehirlerinin hepsinde vardır. Tokat-Turhal-Minşar(Menkuşar) şehirleri gibi. MASSALA Anamas Dağları eteklerinde SALLI MASA şehri ve mevkii vardır. Konya iç denizi yoluyla Anakova(Angora-Engürü-Öten kuşlar şehri)Ankara, Mendora(Menşar),Eskişehir Limanlarına sallarla gidilip-gelindiğini Hitit yazılı kaynakları belirtmekte. Malas-Milas(yüksek tepe),Menar şehri ile birlikte Menarkuş(Manarga), Mangas(Yakaköy), Gelendost’un doğu yamacında, Mendora Yenişar ‘a bağlı. SÜMERLER zamanında Yalvac’a Menar şehri dendiği fakat ANİMASYA’lıların oturduğu belirtilmekte bir kitabede. LUVİLER’in (Massalı-Mu’lar) Madas, Monas (Akşehir),Sallı-Masallı, Salında-Silindi(Doğanhisar) gibi isimleri Oğuz Türk Kültürüne bile yansımış. Madan-Mados-Mansel oğulları gibi soy lakapları vardır çevremizde. Hitit Kuşar Krallarından Amir’in (Amor) Oğullarının kurdukları ETİ bölgesine ARZAVA demişler.
Asyada MÖ II. binde büyük asya devletinin kurucusu ölmüş. Oğulları ARAS, TÜRKAS, DAVRAS, MANAS, URAS, asyadan yola çıkarak İran-Kafkasya yoluyla Anadolu ya gelmişler. Aras bölgesinde AS arlılar, Güney doğuda As urlular, İçanadolu da Man aslılar(Menas),Göller bölgesinde Davras lılar devletçiklerini kurmuşlar. Beylerine Manas Mina adını veren bu kavimler yeni şehirler kurmaktan ziyade SÜMER ETİLİKLER’i ile birleşip dağ-tepe-dere- ve şehirlere kendi adlarını veriyorlardı.(Doğanhisar Meteos-Metyus adı kökeni araştırıl maya değer) Bizim DAVRAS tepesi ve Davraz dağı, Dağmarlı, Dazmanlı, Davaslı, Davgana, Devres, Devrez, Davulga gibi yer isimleri DAVRASOĞULLARI kavmine ait yerlerdir. MÖ:1200 de Asyalı Ağralı (AKALAR) ve Sümerler Anadolu da Türkçe’nin temellerini atmış, var olan adları Türkçe’ye uyarlamışlar Ağras-Ağrıs-Ağradır gibi. Arı Us (akıllı) Sümer Türkleri olan MANAVLAR Roma ve Bizansa karşı koyup isyan etmişler, benlikleri için direnmişler ve sürülmüşler. Ağralı Türklerin bir başka boyu olan AYAPALI APAK Türkleri ise oğuz Türklerindendir. İSKİTLER dediğimiz kavmin önderi ARMAN veya ORMAN’ın oğlu TÜRKİAS ilk Türk adını kullanan, yeryüzüne Türklüğü ve Türkçeyi yayan millettir. Yerli Anadolu halkları bunlara ISBARLILAR (Ayevliler) demişler. Allaha ÇALAP adını veren İskitlerdir. Yunus Emre’ de bu adı şiirde kullanmıştır. Kavat kelimesi de İskitlerce Lidya Kıralı Kaveti baştan çıkaran Amazon kadını olayı ile söylenmiş. Pers Kralı MÖ:547 de Anadolu’ya akınlar yapınca Pasinler bölgesinde bulunan(Pasidinli) Beylerini yardıma çağırmış. Kurduğu devlet bugünün Yunak-Akşehir-Sultandağı-Ilgın-Kadınhanı-Doğanhisar Beyşehir-Burdur ve Antalya’nın bir bölümünü içine almıştır. Psidyalılar denen bu devlet MÖ:280 e kadar devam etmiş. Bölgede yaşayan halklara Homatlı-Holmili-Gemenli-İsavriyalı denmiş. Orhun kitabelerinde geçen Psidin Pasidin Ulusu İskitlerdir. Frikler devrinde THYMBRİON adıyla bilinen, MÖ:500 de METEOS-METYUS adıyla Büyükkent Statüsü kazanan İlçemiz Lidya Kralı KREZÜS’ün Pers Kralı DORYÜS’e yenildiği savaş bölgesi içinde ve tahribe uğramış. Bölge ile birlikte Pers hakimiyetine girmiştir. Antik Roma’da EFEDEPULOS adını alan şehrimiz MÖ:395 de Bizansa bırakılmış. Beyşehir yolu üstündeki Yunuslar köyü antik yol kavşağında MÖ:250-260 ta yapılan LAHİT’in üç yüzünde 12 herkülün tasviri var.(bu bizim Kuzyaka mezarlığı önündeki LAHDİ çağrıştırdı.)
Bizans döneminde Emevi Hükümdarı Abdülmelik zamanında Arap orduları H:85-M:704 de Konya’yı alıp Bizansa geçerken yol üzeri çarpışmalarda (Kızılışık ta) Seyyid Ahmet’i şehit vermiş. Daha sonra Abdülmelik’in Oğlu 6. Emevi Halifesi. 1.Velit H:90-M: 708 de Bölge işgal edilmiş, ancak başarılı olamamışlar. Abbas oğulları devrinde de istilalar devam etmiş. Bizim için bu dönem de önemli olan şey Abbasi orduları komutan ve askerlerinin büyük bir kısmı TÜRK tür. El Mehdi döneminde Horasan dan getirilen Türkmenler antik yol güzergahlarına yerleştirilmiş.Anadolu’ya sonradan gelecek olan Türklere kılavuz olacaklardır ne varki onlar gelinceye kadar baskılarla Hırıstiyan yapılmışlar.Arap Harun Reşit H:177-M:787 de, Halife Memnun ve El Mutasım zamanında H:191-M:806 da Konya Ereğli’sine kadar gelebilmişler.
Ne varki Orta asya ve Kafkaslarda büyük hareketlenmeler olmakta TÜRKLER yeni sayfalar açmakta tarihe MS:1071 Sonrası ALPARSLAN’ca Anadolu’nun Fethi için görevlendirilen MALAZGİRT mimarı Komutanlar hızla Anadolu’ya girmiş akınlar düzenlemişler. Güney hattını kullanan ve ilk üssünü BİRECİK te kuran KUTALMIŞ OĞLU SÜLEYMAN ŞAH (1074)sırası ile orta Anadolu da AKSARAY-KEVELE KALESİ (Konya)ni alıp üs yapıp oradan hareketle batı bölgelerini ve İznik’i fetih ederek orayı Başkent yapmış. Tekrar Selçuklu sülalesi iç hesaplaşmaları nedeniyle Suriye tarafına gelmiş çıkan savaşta ölmüş. Kısa süre sonra B.Selçuklu Sultanı Melikşah da ölmüş kurtulan 1 .KILICASLAN İznik’e gelip tahta geçmiş, haçlı seferlerinin başlaması ile geri çekilmiş. İlçemiz çevresindeki yerler el değiştirmesine rağmen Doğanhisar bir Türk kalesi olarak elde kalmıştır. Haçlı Savaşlarının sonuncusu sayabileceğimiz MS:17 Eylül 1176 tarihli MİRYOKAFOLAN savaşı 2. Malazgirt sayılması, Türk Yurdu tapusu sayılması ve bizim Doğanhisar için çok önemlidir. Bu savaşa doğu da, batıda- kuzey ve güney deki bütün Türk boy ve beyleri katılmıştır. Bu savaşa AKSARAY Vilayet merkezinden sevk edilen Kapulu (kapılı) birlikleri Ordu Karargahı olan DOĞANHİSAR Kalesi önünde ve Akşehir önünde mevzilendiler. Başlarında Anadolu Selçuklu Ordusu BAŞKOMUTAN’ı EMİR DOĞAN BEY ve oğlu HASAN(Hese) Bey bulunuyordu. Ayrıca Akşehir de Mengücük Beyi FAHRETTİN BEHRAMŞAH (Sultan 2.KILICASLAN’ın damadı),kardeşi Divriği hakimi Melik İSHAK BEY emrindeki bütün Akşehir kuvvetlerini Komutanları EMİR ÇETİN BEY ile birlikte ILGIN’dan AKŞEHİR cephesine sevk ederek Bizans sınırındaki Cepheyi oluşturdular. Bizans harp karargahı ÇAY(çaylık) Akşehir-Düzbel(MİRYO SUBLİON) subliyon denen yer Sultandağı’dır. Sultandağı burada şehit düşen İSHAK Bey den ad alarak İSHAKLI olmuştur. Bugün dahi Akşehir ve Yunak ‘ın göl çevresinde oturan halkına İshaklı lı denir. Savaş sonrası Erzincan Akşehrinden gelenlere ÇETİNCE Akşehirlileri de dendi.Çetin Beyin mezarı Yalvac Akçaşar dadır.HAÇLI ORDUSU : 1176 Mayıs başında İzmit, Geyve’den yola çıkmış Haziran Temmuz Düzce ovasında ve Eskişehir de 28 Ağustos ta Afyon Holmi-Karamık ta 29 Ağustos ta Çay-Bolvadin-Sultandağ hattında.30 Ağustos ta başlayan hafif saldırılar 1 Eylülde şiddetlenmiş.17 gün 17 gece sürmüş.Yedikleri darbelerle dağılma noktasına gelen Bizans ordusu Sultandağlarının üzerindeki Düzbel-Yellibel yolu ile Yalvaç ovasına gitmeye başladılar.10 Eylül de Yalvaç ovasında Örkenez önündeki Karabeli zorlamaya başladılar.11 EYLÜL 1176 günü yapılan savaşta Başkomutan EMİR DOĞAN BEY şehit düşmüş ölüsü DOĞANHİSAR’a getirilerek Kale içine Gömülmüş.12 Eylül günü oğlu Hesebey ordu komutanlığına getirilir harp karargahı da Anamas Dağı batı yamacındaki Yenicekale’ye taşınır.Yenicekale savaş cephesinin tümüne hakim bir noktadadır. 17 Eylül 1176 günü bütün Haçlı ordusu kırılıp kalanlar esir edilir. Zafer Türklerindir.( işin garibi bu savaşın Cereyan ediş şekli ile ilgili belgelerin aslı İngiltere Kraliyet ve Fransa Milli kütüphanelerinde bulunmakta imiş.)
Bu savaşın DOĞANHİSAR için önemi ise bazı kaynakların ifade ve çağrıştırması ile doğan kuşuna, ya da Selçuklu ya saygıdan ad alması değil doğrudan ŞEHİT EMİR DOĞAN BEY in kale içine defnedilmesindendir. O nedenle DOĞAN-KALESİ, DOĞAN-HİSARI diye anılmış. Çevre TÜRKMEN ve YÖRÜKLER’ince de ölü saklanan yer(SAKLAN HİSAR) ve sevilen Komutanın ölmesi ile sıklandıkları(üzüldükleri için) (SIKLANHİSAR) da denmiştir. Şimdiki ismi daha kısa olarak telefuz etmekteyiz. Bazılarının aklına şu gelebilir. Şuan şehrimizin ambleminde bulunanlar ne ifade ediyor ya diye. Amblemi çizmek için yoğun bir emek harcayan sevgili arkadaşım Av.Hüsnü YILDIRIMER çizim aşamasında iken bunları hepten değerlendirmiştik. Hele onun Doğan kuşu kafasını yerleştirme için ne zahmetlere girdiğini hatırladıkça… Bu arada o zamanki Sayın Başkan rahmetli Görgülü’yü de yad etmek gerek. Doğanhisar da ve daha birçok yerde Doğan Kartal-Aslan gibi ongunlar var ama çoğu Türklerden önce de vardır Anadolu’da. Türkler de bulunan çok daha özel ongunlar var her nedense bugün onlardan kaçınanlar var. Ok-Yay, uç kuşu, Sunkur denen sadece Asyada bulunan bir çeşit doğan. Ne Büyük, nede Anadolu Selçuklularının boy ongunları Kartal, Doğan değildir. Ama şu anki Amblemimiz üstündekiler de Doğanhisar’ın bir gerçeğidir.
Selçuklu zayıflaması ile ilçemiz Eşrefoğulları Beyliği eline geçmiş soy yakınlığı nedeniyle Doğanhisar’a önem vermişler, koruyup geliştirmişler. O tarihte bizi hep çantasında gören Akşehir halkının çok büyük bölümü gayrı müslimdir. Eşrefoğulları Doğanhisar Kalesini Ilgın, Akşehir , Çay ve Bolvadin’i vurmakta Üs olarak kullanmış ve oralara hakim olmuş. Moğol Valisi Eşrefoğlu Bey’ini öldürdükten sonra toprakları Karaman ve Hamitoğulları arasında pay edilmiş Doğanhisar da bir müddet Hamit oğulları elinde kalmış Daha sonra Karamanlı dayatması ile Hamitoğlu Hüseyin Bey Osmanlı’ya bölge ile birlikte satmış.1402 sonrası tekrar Timur Karamanoğullarına vermiş. İşte bundan sonrası en zor dönemlerini yaşamış. Belki 20 kez el değiştirmiş, değiştirmiş ama kale ve sarayını da kaybetmiş.1.MURAT, YILDIRIM BEYAZIT ve FATİH dönemlerinde yıkıma uğradığı gibi kale ve sarayın yıkık malzemeleri bile çevre ilçelere taşınmış. Han, Hamam yapımında kullanılmış, kitabeleri ile Doğanhisar’ın geçmiş tarihini kendilerinin iddiasındadırlar. 1467 de kesin olarak Osmanlının olurken Fatih öncü kuvvetleri Karamaoğlunun Çiğil den gelmekte olduğunu rapor ederler Fatih’e, o da bir mektupla Karamanoğluna teslim olmasını salık verir. Bunu buraya alış sebebim o zaman dahi batı doğu hattı Doğanhisar çevresinden olduğu içindir. Doğanhisar oluşturulan Karaman Eyaletinin 11 vilayetinden biri olan Akşehir’in bir köyü haline gelmiştir. Fatih oğlu Beyazıt döneminde(1500) lerde bağlılık devam etmiş, Beyazıt devri yazımında 360 erkek nüfusa sahip olduğu ve öşürününde Karamanoğlu İbrahim Bey’in Konya’daki İmarethanesine vakfedildiği.(Bu yer şimdiki Konya öğretmen evi, Selçuk Otel, den başlayıp İmam hatibe kadardır). 3. Murat devrinde ise kısa bir müddet ılgın’a bağlı olduğu, DEDİĞİ SULTAN zaviyesinin ılgın emlakı içinde gösterildiği, Konyalı’nın Akşehir de görüp okuduğu bir ilam mühüründen anlaşılmış. Doğanhisar Abdülmecit devrinde kaza yapılmış ve Beyşehir’e bağlanmış. Kaza Müdürü olarakta bir aşiret beyi ve Padişah Abdülmecit ile Abdülaziz’in Hocası H.Ömer Efendinin yeğeni ABDULLAH TEFİK AĞA yı görevlendirir. Bu dönem de merkez ve köylerde eğitim artmış. Yetişenler dışarıda görevler edinmiş ancak Doğanhisar’a destekleri olmamıştır. Abdülhamit döneminde ise Abdülaziz’ in tahtan indirilmesinde başrol oynayan Sadrazam H.Avni Paşanın amcası olan Doğanhisar aşar ağası Osman bey elinden alınmış. Halbuki bu zat çevrede türeyen derebeylere karşı Doğanhisar’ı korumuş.
Kurtuluş Savaşı içinde ve öncesinde isyanlara katılmamış. Yokluğuna karşı Kurtuluş savaşında şehit ve maddi katkı sağlamıştır. Savaş sonrası Akşehir’e bağlılığı devam etmiş, ancak köy kalmaktan kurtulamamış. Daima da öyle kalması için baskı yapılmış, öyleki Akşehir bize değil ama diğer çevresi ile ulaşımı sağlamak için bizim vergi ve insanımızı kullanmıştır. İlçemiz dahilinde daha uygun yerler varken ve antik ulaşım noktalarını dahi göz önüne almadan Rabbena hep bana demiştir. Bir anıyı anlatmaktan geri duramayacağım. Yakın geçmişte Akşehir ileri gelenleri ile bir önemli toplantıda beraberdik. Akşehir yetkilisi söz alıp efendim bizim bölgede bir ceza evi yapımı söz konusu. Bu Doğanhisar’a yapılırsa Sn.Ömer İzgi, Ilgın’a yapılırsa Sn.Faruk Bal yaptırdı olur. Oysa Akşehir’e yapılırsa Parti yaptırdı olur demişti. Elbette bu bir siyasi durumdur ancak Akşehir’in çevresine bakışı da budur. Hepsinden Allah razı olsun ve Allah Rahmet eylesin. Geçmişteki bizim öne çıkanlarımızdan Padişah Hocası H.Ömer Efendi yazdığı kitapları ve özel Kütüphanesini Akşehir İmaret Camisinde kurduğu kütüphaneye vermiş. Hele Demokrat Parti döneminde Bizim Rahmetliler (Baş ve Yaman) onlara ne destekler sağlamışlar. Daha önce isim olarak belirttiğim yol durumunu biraz açalım: Bu kavşak noktaları, Koçaş, Kızılışık, Alan düzü ile sınırımızdaki Belbaşı ve Deştiğin’dir.
KOÇAŞ: Akşehir doğu kapısından ve kuzeyden(Gordion-Pessinus) tan gelen yollar Koçaş’a gelip oradan Belbaşı (Karaağa-Ketenlik),Şarki Karaağaç, bir kolda Belbaşı Kıreli’ye(o zaman Kışehri)diğer bir kol ULU YOL-ULUDERE-ALANDÜZÜ den bir kol Belbaşına, bir kol MANTARLIK-KEMER-AYASLAR-ÇİĞİL-DERBENT-KONYA (bu yol mantarlıkta köklü yol denilen taş döşeme imiş Tekkeli Ömer Ayhan kay.)Diğer kol ise Koçaş-Abdolu Köprüsü-Örenarası-Deve Yolu-Ilgın(tuz deve yolu)
KIZILIŞIK: Doğanhisar-Gavurharmanı-Kızılışık-Deveyoluna,Kızılışık Sağına Yendiğin-Deliköy-Geçit-Kempos-Yalburt-Sızma-Konya.Kızılışık solunu belirtmiştik Örenarası devamı. Bir kol da Kemer-Deştiğin-Hüyük’te Kral yoluna ulaşmakta.
ALANDÜZÜ ve DEŞTİĞİN Direk hat olarak belirtilecektir. Konaklama yerleri Türkler öncesinde Manastırlar(Kilise küç.)Kemer’de, Ayaslar’da, Çiğil’de, Derbent ve Yunus’larda. Akşehir hattı zaten belli.Deştiğin de kurulu zaviye. Daha sonra Osmanlı Selçuklu varlığı kullanmış. Anadolu da 16 ve17.yy.karışık ve huzursuzluklarında yeni yol güzergahları oluşturmuş. Derbentçi diye askeri birlikler kurarak karakol görevi yaptırmış. Bir müddet kurulan yerler işlemez olup dağılmış, oralara zoraki köyler ve iskanlar yapılıp tımarlar verilmiş. Bunlara örnek Kadınhanı, Ilgın ve en yakınımızda Argıthanı. Argıthanı hanYapı malzemeleri ve yazılı firizler incelenmeli Doğanhisar hk. bilgi verecektir.
Yukarıda yazılanlarla anlatmaya çalıştığımız Doğanhisar ile ilgili bir çok şeyi ortaya koyabilmek için, çevre il, ilçe ve köylerinin tarihsel durumlarını da araştımak gerekmekte.Dedik ya Osmanlı elinde tutmak için Kalemizi yıkmakla kalmamış yıkıntı malzemelerni dahi bu günün araçlarının taşıyamıyacağı uzaklıklara taşıtmış.Ayrıca Karaman oğulları nüfuz ve egemenlik alanlarını parçalayıp küçülterek ve bağıllıklarını değiştirerek daha kolay yönetme ve güçsüzleştirme yolunu seçmiştir. Örneğin:Konya-Beyşehir arasındaki Kızılören önemli bir geçit bölgesi olduğu nedeniyle çok uzak olmasına rağmen Akşehir yönetimine bağlanmış ve kontrol altında tutulmuş.Doğanhisar çevresi de aynı akıbettedir.Şu andaki köylerimizin 10 kadarı Akşehir ve Ilgın’a bağlıdır.Buna karşılık Argıthanı Doğanhisar’a bağlı bir nahiye olmuştur.17.yy.da ise işler tersinedir Argıthan’ın güçlendirilmesi için yapılan çalışmalar içinde Doğanhisar pazarı dahi nakledilmiştir.Abdülmecit devrinde Kaza yapılıp Beyşehri’ne bağlanmasına kadar devam etmiştir.Zorunlu iskan döneminde konar-göçer olarak mevsime uygun yaylakları kullanırken gelip geçtikleri yerleri ve yerleşikleri talan ettikleri için zorunlu iskana tabi tutulan Yörük-Türkmen cemaatlerinden Sultandağlarını ve yaylaklarını kullananların yerleştirildiklerinden başka, uzaklardanda Doğanhisar’ı isteyenler olmuş ve Istanbul’a (devlete)müracaat etmişler.
Örneğin Halep yöresinden Hacı Bahaddinli’ye bağlı ŞEYHLÜ oymağından Abdülhalim Bin Essyyid Hacı Hüseyin;Doğanhisar halkı ile beraber tekalifi örfiye vererek cemaatı içinden ihraç ve bu kasabada oturması için Doğanhisarı kadısına 1712 de hüküm gönderilmiş.
Tarsus ve İç El Sancaklarından Balıkesir ve Manisa yaylalarına çıkan Yörükler antik yolları kullanmışlar.Kasım 1722 (H.1135) tarihli bir Yörük defterinde Derici Yörükleri cemaatinin Gülnar’dan kalktığı Saruhan sancağında Çağa dağında kışladıkları,Akşehir sancağında Ketenlik dağında yayladıkları açıkça belirtilmiştir.Bir başka boy Kızılışık (Yeniceliler) Yörükleri Mut Kazasından kalkar Eşme Kazasında(Uşak) kışlar , Emirdağı’nda yaylaklar, Doğanhisar Davras dağında sakin olurlardı.Yörük ve Türkmenler Selçuklu ve Osmanlı dönemlarinde VİA SEBASTE (Kral yolu) yi çok az farklılıklarla kullanmaya devam etmişler.Bu yola Roma devrinde ULU YOL denmektedir.Bu Ulu Yol Kavşaklarına MİL taşları dikilerek belirtiler yapılmış ilçemizde Kuz mezarlığı önündeki DİKİLİ taşta denmekte olan bu taşlardan birisidir.Bu taşlardan biride Akşehir’den,Beyşehir’den ve Konya’dan gelen yolların kavşak noktası olan Kızılören yakınındaki YUNUSLAR dadır.Bu taşlardan bir diğeri ise bir kasabamıza ad vermekte yani DEŞTİĞİN’e, aslında bu ad sadece dikili taştan da gelmiyor aynı zamanda Deştiğin’in ilk sakinleri Orta-Asya Taşkent’in den gelen Türk’lerdir.Bu Türk’lerin ilk koydukları ad Taş-Tiğin(Taşkent Yiğitleri)dir.Bu cemaatler Sultan dağları ile Toroslar arasında bir çok yere ad olarak geldikleri yerin adını vermişler.Türkiye’de Türk , gelinen yer ve başlarındaki bey adları ile oluşan yer halkları katkısız Türk cemaatlarıdır.Zamanla Deştiğin’e Dostiğin, Daştığın, Aştığın gibi isim yakıştırmaları da yapılmış.Ancak gerçeği Taş Tiğin dir bu sonuca varmak için halkı ile akraba olan köy ve cemaatlere ulaşmak gerekiyor.Aslında isim değişikliğine bilerek veya zaman içinde bilmeden uğratılan yerlerin hepsi için diyebileceğim tek şey isim değiştirmeden çok araştıma yapılmasıdır.Köylerimizden ayrı ayrı bahsederken bukonuya daha çok değineceğim.Bu arada bir çok yolun kavşağında olan Koçaş’ta mil taşı hk.bilgi mahrumum.Ya herhangi bir vesile ile söküldü yada sonraki güzergah değişimi için götürüldü.Doğanhisar merkez ile yaşıt Kemer’den başlıyarak edinebildiklerimi aktarmaya başlıyorum.
KEMER: Köy eski Kemer denen yerde Doğanhisar’ın yazlağı ve av alanı olarak, bol sulu,temiz havalı,çok sık ve güzel ormanlara sahip bir yer olarak kurulmuş.Doğanhisar ile arasında bir Manastır yapılmış.O manastır hem çevresine dini hizmet vermiş ,hem de Kral yoluna giden yolculara hizmet vermiş..Manastır çevresini imar ve güzelleştirmiş.Gül yetiştirerek gülyağı imal etmiş.Aynı zamanda eski Kemer’de oturan halkta bu manastırdan yararlanmış.Her yerde olduğu gibi tesadüf eseri ortaya çıkan eserler dışında basit eşyalarda bulanlar olmuştur.Daha sonra Yörük-Türkmen cemaatları yerleşince köy bugünkü yerine Kral yoluna giden yol üzerine taşınmıştır.Karaman Türkmenlerinden,ve diğer yörelerden gelen Yörük cemaatlarından ve Derbent’ten göçüp gelen önemli bir bölüm halktan oluşmakta. Konar-Göçerler her yönde geçerek çokça kullanmışlar.Çok çalışkan bir halkı var çocuğuna kitap almak için ekmek parasını dahi verirler.Ege’ye giderek 6 ay bir sene gelmeyip çalışırlardı.Ilgın-Kadınhanı ilçelerine kadar gidip ekişler yaparlar.Geçmişte küçük baş hayvan taşırken şimdilerde büyük baş hayvan taşıyıp Doğanhisar’ın yoğurt ihtiyacını karşılamaktalar.Eskiden Saray suyu oradan gelirmiş densede sadece saray semtine su gelmekte imiş.Sarayın başka su kaynağı olduğu kabul edilmekte.Komşu kasabalardan Ayaslar ve Konakkale ile akrabalık bağları vardır.Şehre göç yoğunlaşmış Ilgın yada Konya’da yerleşenler artmıştır.
DEŞTİĞİN : Daha önce bahsettiğimiz yol ve yerleşim dışında ,Eşrefoğulları devrinde Seydişehir’de zaviye kuran SEYDİ HARUN’a bağlı zaviyelerden Şeyh Habip ve Şeyh Bedrettin Deştiğin’de zaviye kurmuşlar.Karamanlılar devrinde Karamanlı bölgesindeki en zengin zaviyelerin başında gelmekte özellikle Şeyh Habip Fakih zaviyesi.Buna Akşehir Özler,Doğanhisar Koçaş köyü vakıfları ile Ruus (Başköy) deki vakıf çiftlikleri bağlıdır.Deştiğin’in kendi öşürünün tümü Şeyh Habib’in zaviyesinin vakfı,örfiye ve salarisi de dahil.1584 öncesi tahrirlerde Derbent,Çiğil,Beğri köyleri Akşehir’e bağlı nedeni ise Akşehir’den Kızılören’e gelen yol .Daha sonra Kıbrıs alınınca dağ üstü köyler Beyşehir’e bağlanmış ancak Deştiğin için farklılık vardır.Ne Akşehir’e nede Doğanhisar’a bağlıdır.1584 düzenlemesinde Ayaslar,Taştekin(Deştiğin) ve Beğri Kıreli’ne bağlanmıştır.1507 tarihli mufassal defterde Deştiğin’in Kınık’ta ziraat yaptığı kaydedilmiş.1584 te bölgede en çok koyun vergisini Deştiğin vermiş.(Koyun çokluğu o zaman için Boy-cemaat ile de ilişkili) Arazilerini bekliyen Deştivan=kır bekçileri bile var.Buradaki zaviyelerin esas görevlerinden biride yolculara yemek vermektir.Deştiğin’in 40 nefer derviş vergisi var,değirmen vergisi ise 45 akçedir.1507 de 76 hane 84 nefer,1524 de 75 hane 107 nefer,1584 de 138 hane ve Kıreli ‘ye bağlı.Camisi tavanı değiştirildiğinde geçmiş teknolojisini görme fırsatı bulmuştum.Ses akustiği için yapılmış olan sistem bugün için taktir edilecek bir şey,demekki Deştiğin Halkı Çok gelişmiş bir kültürden gelmiş bu da Taşkent’i işaret etmeyi güçlendirmekte.Çalışkan bir halkı var, tahsil yapanı çok,termiyemizi büyük şehirlere tanıtan onlar.Sultandağlarının zirvesinden olduklarından hep zirve başarıları vardır.
KONAKKALE :Antik çağlarda ne adla yer aldı bilinmemekle birlikte Ayaslar için söylenen adları taşıdığı varsayımı güçlü.Sultandağlarının kuzey-güney açılım koridoru. Tesadüfü çıkan eser ve bilinen yer adları geçmişteki varlığının güçlü bir konumda olduğunu güçlendirmekte.Türk cemaatlarının yerleşmesi ile Beğri diye bilinen adının Beğ Miri Bey mülkü olduğu zamanla Beğri şeklinde söylendiği,çevre köylere göçenlerin gittikleri yerlerin kaydına Beğdirili olarak geçtiği.Zaten Beğ Miri ile Beğ Dirliği yakın anlam taşımaktadır.Karamanlı ve Osmanlı devirlerinde GÖÇÜ nahiyesine ,KIRELİ nahiyesine,kısa bir dönem de Akşehir’e bağlı kalmış.Toprakları Hacı Sipahi Hassa çiftliği ile birde vakıf çiftliği var bu çiftlikler Beyşehir ‘de oturan bey ve Şehzadelere bağlı.Hassa çiftliği tanımıda ondan.1507 de 46/30 hane- nefer,1524 de 49/37 hane- nefer,1584 de 57 hane.Ancak Karamanlılar devri son dönemlerinde Turgut oğullarından Esb i Keşan yani Atçeken cemaatları buralara gelip at yetiştirmişler hanedana çok iyi cins atlar yetştirerek vermişler.Turgutoğulları,Osmanlı-Karamanlı çatışmalarında Karamanlıları tuttukları için takibe alınmış Suriye’ye oradanda Mısır’a sürülmüşler.250 yıl sonra affedilmişler ve Ege’ye gelip yerleşmişler.Halkı sevecen sanki bir ata evladı gibi,çalışkan samimidir.Kendi kenine yeterli olmaya çalışıyorlar.
AYASLAR : Ayaslar adını ayaz (soğuk) tan,At yetiştiriciliğinin geçmişte çok yaygın olduğundan almıştır gibi varsayımların yanında.Ayaslar aynı zamanda bir Yörük cemaatı adından almıştır ağırlığı var.Kasaba çevresinde Roma-Bizans devirlerini işaret eden basit eserler görülsede,Konakkale gibi Sultandağları kuzey-güney geçiş koridorundadır.Bu koridor aynı zamanda Sultandağları kuzeydoğu cephesinde yeralan ETİ şehirlerinin Göller bölgesi ETİ şehirleri ulaşımı içinde önemlidir.Kalıntıların Eti’lere kadar uzanabilirliğide var.Alafas,Dikmen,Manastır ve güney bölgesi kalıntıları gün ışığına çıkmayı beklemekte.Ayaslar Konakkale gibi çiftliklere sahip Süleyman Fakih Hassa çiftliği çok hizmet vermiş.Ayaslar Kıreli nahiyesine bağlı kalmış.1507 de 35/25 hane-nefer,1524 de 29/24 hane-nefer,1584 de 2 nefer,Fatih yazım heyeti Sadrettin Konevi mamuresi için gelir olarak tesbit ederken Ilgın evkafı arasında gösterilmiştir.1571 de At çekenler cemaatı bura çiftliklerinde at yetiştirmişler,hava,su ve iklimi yanında yetişen ot cinsi çok elverişli imiş.
BAŞKÖY: Başköy Ruus adı ile vardır ancak yerleşim yeri değil tümden toprakları Hassa ve Vakıf çiftlikleri olarak hizmet vermektedir.Sadece çiftlik çalışanları vardır. Onlarda çiftlik içindedirler.İdare merkezleri de Ayaslar’dadır.Son zamanlarda çeşitli köy ve mezralardan az sayıda gelenler yanında Anadolu dışından da göç gelmiş.Ancak çiftlikler zamanında yakın çevrede Medrese kuran Ali(Ahi) Baba ve Daha sonralarıda Cafer Baba namıyle şeyhler ilim için bulunmuşlar.Ancak Babalar Ahi mi yoksa Babai mi kati kayıt yok.Sonradan yerleşmenin güçlüğü ile çevre uyumu (hoş karşılanmamışlar)Bu gün için sevilen sayılan kişiliklere sahip belki Doğanhisar Kasaba ve köyleri içinde merkeze en yakın duran insanlar Başköy’lülerdir.Çalışkan ve tutkunlardır.Köyü gezerken ilk bakışta göze çarpar bu meziyetleri,dışrıda da hemşehrilik ve dostlukları candandır.
YAZLICA : Var oluşunda Yandiğin=Yendiğin adıyla bilinen köy aslında Selçuklu döneminde Konya Merkez Karatay vakfiyesi köyleri 872/10 numarada kayıtlıdır.Karamanlılar döneminde Yörenin Banisi Turgutoğullarıdır.Turgutoğlu Pir Hüseyin Bey Ilgın ‘da yaptırdığı kuru çeşmeye Yendiğin köyünün 1/3 nü vakfetmiş.Yukarı Çiğil de mezarı bulunan ve Konya Merkez de adına vakıf kurulan Hoca Fakih Ahmet Sultan ile yakın ilişkisi olan Nasrettin Hoca’nın Hocası Kuzucu Sultan namı ile Ebu Seyyit İbrahim türbesi Yazlıca’nın varlığının daha değerli ve bir o kadarda eskilerde olduğuna işarettir.O devirde Sultan nam ile varolanlar Hacı Ahmet Yesevi menşeyli icazet geleneğine sahiptirler.Sanırım Nasrettin Hoca’ya söylediği’’ hep gülsünler’’Vecizi Yesevi Hikmet geleneği mantığı olmalı.Daha sonraları Argıthanı ve diğer yörelerden gelen ailelerle büyümüş.Cemaat şeklinde gelen yoktur.Aslında Yendiğin’de Kızılışık’tan Yenice altından Akpınar mevkiinden gelip Ilgın Geçit Köyü’nden geçip Mahmuthisar-Tekke ‘doğuya ve güney istikamete Kempos yolu ile Derbent-Konya ve Yunuslar’dan Karaman-Larende antik yolu,aynı zamanda Hıristiyan Hac yolu hattı bağlantısındadır.
YENİCE : Kızılışık-ışıklı-Bozulus Türkmenleri ve Aydın ,Mut, Alanya Arasında konar göçer manav Yörük cemaatlarından önce adını koydukları Doğanhisar Kızılışık mevkiinde Kızılcaköy-Kızılköy’ü kurmuşlar, darlık ve susuzluktan bugünkü köyü yeni yerleşim yeri olarak yani Yenice’yi kurmuşlar.Doğanhisar Merkez ile en yakın akrabalığı olan köydür.Her ailedeYenice’den evlilik bağı ile akraba olmuş kişi vardır.Hep Doğanhisar’a bağlı kalmış.Yönetenlerin anlaşmazlığı dışında zorunlu işbirliği vardır.Daha yakın tarihe kadar geleneksel ata sporumuzu merkezle birlikte yaşatan köyümüzdür.Çıkan her boy güreşçiye rakip olmuş ve bulmuşlardır.Keşke o meşhur iddialılık devam etseydi de ata sporumuz da ölmese idi.Merkez iç içeliği esnaf ve sanatkarlıkta da görülür.Çok çalışkan,verimsiz araziyi verimli yapan, bağ ve bahçeleri,hayvancılığı geliştiren bir halkı varYenice camii yapı taşları incelenirse görülecektir ki bence o malzemeler başka yerlerden getirilmedir.bu günkü ana caddeden(Başköy yolu) altı geçmişte otlak ve mera ,hatta göl yeri olduğu,zamanla suyunun boşalması ve kurak bir alan haline dönüştüğüdür.Şimdilerde bile su sıkıntısı çekilmektedir.
İLYASLAR : İlyaslu diye tarihi kayda girmiştir.Üçte ikisi Hatunsay’daki Turgutoğulları Hasan Bey oğlu Ömer Bey zaviyesine vakıf, bakisi salari ve rüsumu örfiye ile tımardır.Yani üçte biri tımar.1423-1462 arasında.Daha sonra Osmanlı hakimiyetine geçmiş,Fatih Sultan Mehmet’te aynı vakıf ve tımar durumunu onaylamış.o tarihte 14 erkek nüfusa sahip,bir değirmeni var,kalan nüfus ise tımar çalışanı,zaten bugünkü köy ve çevresi mezradır.Konar göçerlerde otlaklarından faydalanmaktadır.Zorunlu iskan dahilinde yerleşim olmuştur.daha sonraki yıllarda Serik-Manavgat ve orta Anadolu arasında gidip gelen Yörük cemaatleri yerleşime tabi olmuşlar,yayla bölgeside yerleşim yeri olmuş.Çok çalışkan bir halkı var ki ekmeğini taştan çıkarmaktalar.Köylerimize sebze ve meyvecilikte önder ve örnek oldular. Eskiden soğancı dediğimiz bu köy bölgenin çilek ve ceviz deposudur.Zorluklar içinde tahsil yapmış bir çok arkadaş var.İmkansızlıktan imkanlar yaratmışlardır.Konar-göçer zamanından beri geldikleri (Antalya) ile ilişkileri devam etmekte,tabir yerinde ise çift nüfus kağıdına sahipler.
UNCULAR ( SALINDA-SİLİNDE-SİLİNDİ) : Bu adlar çağrışım yapmıştır sanırım Doğanhisar çevresinin tarihinin derinlerde olduğunu anlatmaya çalışırkan saymıştık bu isimleri.MASSALI-MU milletinin Asya’dan gelerek yerleşik olduklarını ve o yerlere adlarını verdiklerini.Denebilirki Roma-Bizans yada Frik ten gibi,elbette o devirleride yaşamış.Köy çevresi antik devir kalıntılarına sahip olduğu halde ortaya çıkarılmış hiçbir şey yok.Yani hiçbir çalışma yapılmamış.Bu köyümüzde üçte ikisi Turgutoğlu Ömer Bey zaviyesine vakıf,kalanı ise örfiye ve Rüsumu ile tımardır.İlyaslar’dan gelen su ile çalışan değirmenleride o zaviyeye bağlıdır,Ömer bey değirmeni diye kayıttadır.Demek oluyorki o devirlerde o bölgede üç-beş değirmene yeter su mevcut,o günlerden esinlenerek yeni adını almış.. Turgut oğulları mahiyetinde Atçeken cemaatleri Akşehir’e,Yunak’a ve Ilgın çevresi ile birlikte bizim bölgeyede yerleşip işletmeci (vakıf ve tımar topraklarında) olmuşlar.Arazilerinin büyük bölümü kıraç olmasına rağmen ekip dikerek değerlendirmekteler.Aynı vakıf ve tımar durumu Osmanlılar döneminde de devam etmiş.Ancak tımar sahipleri değişmiş.
KOÇAŞ :KOÇAÇ : Bu köy tarihi oldukça eski .Batı-doğu,kuzey-güney geçiş kavşak noktası olan bir konumdadır.Sard’tan gelen Kral yolu Akşehir-Konya hattında buradan,kuzey den Gordion-Pessinus ile Sivrihisar-Çeltik ‘ten gelen yolların Tulukçu’dan direk Koçaş’a oradanda Karaağa-Ketenlik-Şarkikaraağaç’ta Kral yoluna varıp,doğu-batı hattında ve güneye Antalya’ya kadar ulaşan, ve bir diğer kol Koçaş’tan Doğanhisar yönüne hareket ile Abdolu köprüsünde ikiye ayrılarak bir kol Ulu yol-Ulu dere-Alandüzü’nde ikiye ayrılıp biri Belbaşı’nda Kral yolu ile,diğer bir kolu Mantarlık-Kemer-Deştiğin’den Kral yoluna ulaşan.Abdolu köprsünden Örenarası-Deve yolu-Ilgın,Örenarası-Kızılışık-Doğanhisar-Güllük-Kemer-Deştiğin ve devamı.Yine Doğanhisar-Ayaslar-Balkı-Çiğil-Derbent-Konya.Tüm bu hatlara Galat-Roma,Selçuklu-Karaman devirlerinde tam,Osmanlı devrinde ise yeni oluşan yol hatları ile işlerliği azalan sadece konar-göçerlerce kullanılmaya devam eden yollar kavşağındadır.Ayrıca Doğanhisar Ali çayının Argıthanın’dan sola dönüp Akşehir istikametine akıp Karağa (Adıyan) çayı ile birleşerek Akşehir gölüne döküldüğü dönemlerde Yukarı Sakarya havzasına açılan bir noktadadır.O nedenle Sakarya havzası dediğimizde Jeolojik değişim 3.devresinden önce ta bizim bölgemiz suyunun da boşaltım havzası olan havzadır.1940 lı yıllarda bahis konusu havza ile birlikte Doğanhisar-Akşehir-Yunak(Eşme ovası) bölgesini inceleyen 4 Alman (Birinin adı Dr.Wenzel’di galiba) ile Prf.Tahsin Özgüç’ün yazdıkları ‘’Yukarı Sakarya Havzası ve Eşme Ovası’’adlı eser çok kıymetli bilgilere sahipti.Ne yazıkki elimden gaspettiler.O incelemelerde Akşehir çevresi ve Gölü ile ilgili öngörüler bu gün maalesef gerçekleşmiştir.işte O incelemeciler için bir önemli nokta idi.Koçaş Konar-Göçerler için Ankara-Eskişehir ile Alanya-Antalya hattı arasında YörükTürkmen cemaatları Koçaş ‘tan geçmekteler,tam bu noktada herkesin sahiplendiği YUNUS EMRE’mizin aşireti SARILAR oymağı bu yolu kullanarak Sivrihisar-Sarıköy çevresinde yaylamış ve o köyüde kurmuşlar.TABDUK EMRE dergahının arkasıda dağdır denmekte bir kaynakta.Acaba kuruluş tarihi belli olan Sarılar köyü doğma-büyüme hem Yunus’un,hemde Tabduk’un bir köyü olabilir mi?.Zaten Sarılar köyüne göçmeden Tabduk vefat etmiş.Bu konuda Kasaba yönetiminin Anma günü yapması güzel ama daha detaylı bir çalışmaya gidilmeli örneğin Akdemisyenlerden oluşan bir gurupla panel olabilir.Koçaş sadece bunlardan ibaret değil elbette 1256 datürbe yapıldığı kaynaklarda yer alan Emir Yavtaş hk.da da araştıma yapılmalı.Geçmişte Kültürel farklılığına rağmen Akşehir’e hep bağlı kalmış.Koçaş o tarihte Beyşehir Vilayeti Bozkırına bağlı Aladana köyündeki Şeyh Halil zaviyesinin vakfıdır. 54 Erkek nüfusa sahiptir.Seydi Şehir’in kurucusu Seydi Haruna doğrudan bağlı bir zaviyedir Şeyh Halil zaviyesi.Osmanlı’da bu bağlılığı onaylamış sonradan Cumhuriyet dönemi yazılan Akşehir tarihinde Koçaş camisi kapısındaki kitabelerden Halil zade Yeğen Tura isminde bir zatın tamir ettği.Bu zatın Merkez Yeğin mahallesi de adını taşımakta olduğu belirtilmekte.Bu cami Yunus Emre camisi olmalı.Eğlek çeşmesinin kitabesinde adı olan Ahmet Reşit Efendi Osmanlının 1274 /1857 yılında Sarayda Dersiam hocasıdır.Daha sonra Beyazıt Rüştiyesi Muallimi olup 1280/1864 de vefat etmiş.Şair ve Alim bir zat.Sicil defterlerinde Akşehir’li olarak geçmesine rağmen Koçaş’a hizmeti Koçaş’lı olabileceği kanaatı doğurmakta.Çünki bu zatın görevde olduğu dönemde Padişah Abdülmecit’in hocası da Doğanhisar’lı H.Ömer Efendi’dir.Akrabaları Yeğin mahallesinde oturmakta,aile Reisi de Doğanhisar Kaza Müdürlüğü yapmakta.(Koçaş Camisini yenileyen Yeğen Tura için belirtim)Bütün bunlar da Koçaş’ın İstanbul yolu ulaşımına açık olduğunu kuvvetlendirmekte.
YAZIR: Bu köy halkını kutlarım aslını feslini seve seve ortaya koymuş,geçmişini geleceğe taşımakta.24 Oğuz boyundan biri olan bu boy Anadolu’nun bir çok yerinde benzer veya aynı adla yaşamaktalar.Çok yakınında köyler olmasına rağmen kendi yerinde kendi varlığını devam ettirmekte. 1520 de 7 hane olarak yerleşik durumdalar.415 ve 455 numaralı Osmanlı kayıt defterlerinde Akşehir’e bağlı ve 11 erkek nüfusu olduğu,daha sonraları Doğanhisar nahiyesine bağlanmış 53 erkek nüfusa ve 84 evi olduğu kaydedilmiş.
FURUNLU: Sultandağları doruk seviyelerine yakın, geçmiş te demir eritme fırınları bulunduğundan ad aldığı, İlçenin en yüksek tepesi saydığımız ve Davrasoğullrınca adı konan antik tepe Anadolu iç denizinde çalışan sal ve gemilerin bağlandığı demir halkası olan tepedir. Orta Toros’larda yaşayan tüm konar –göçerlerin adını bildiği ve andığı otlak ve yaylaktır. Şimdi köy statüsü kazanan (Davras-sevindik, orta mah, Ketenlik) bu köye bağlı idi. Arazi konusunda merkez ile çatışmaları sona erdirilerek anlaşma sağlanmış.Çocukluğumdan itibaren içlerinde sayılırım,orada arazisi olan biriydik ortakçılık yaptık.Ayrıca Doğanhisar’ın içme suyu,arazi suyu burada,her çiftçi ailesi Davras çayırlığına geçmişte hayvanlarını otlatmak için gider.30-40 gün orada yatar kalkardı.O civardaki ormanlardan yakacak temin ederdik.Öylesine çam ağaçları vardı ki saf deyimle minare gibiydi.Köy çevresinde adlarını severek söylediğim pınarlar vardı.Cennet,Abla,Bey pınarları gibi.Kısaca şu anki yerleşik olan halk konar-göçer iken zorunlu iskanla sakin oldular,çevrenin en yeni köyleridir.Alanya,Antalya,Silifke,Mut gibi şehirlerde yaşayan akrabaları ile ilişkileri devam etmekte.1974 sonrası Kıbrıs’a da göç ettirilmişler.Bazıları dönmüş,bazıları kalmıştır.Şu ana kadar ifadelerden anlaşılacağı gibi hayvancılık ile geçinirler iken hayvan politikası ile zarar ettiklerini o nedenle başka uğraşlara yöneldiklerini belirtiyorlar.
TEKKE : Tekke adını buradaki zaviyeden almakta.Zaviye köy mezarlığı bitişiğinde diye belirtilen kaynaklara rağmen benim o köyde görev yaptığım zamanki edindiğim bilgiler köy karşısında Kılıcaslan sülalesinin tarlasında,hemen bitişiğinde de zaviye ile ilişkisi olanların mezarı vardı.Son zamanlarda o mezarlığın ortadan kaldırıldığı bilgisini edindim. Ancak zaviye yıkıldığı nedenle bir kitabe ortada yoktur. Bitişiğindeki mezar taşları 1232, 1316, 1330, 1342, tarihlidir ve Dediği Sultan akrabalarına aittir.Bu zaviyenin kurucusu olan zat DEDİĞİ SULTAN ‘dır.Bir kere bütün araştırma ve incelemecilerin ittifak ettiği tek konu Dediği’nin Türkistan’dan gelmiş olduğu ve Hoca Ahmet Yesevi soyundan (amcaoğlu) olduğudur.Diğer konularda itilaf vardır.O nedenle bende bu konunun itilaflı noktalarını ortaya koyarak yorumumu ifade edeceğim.
A- DEDİĞİ SULTAN VE DOĞANHİSAR TEKKE:
1-Fatih Sultan Mehmet dönemi vakıf tesbitinde(Hakani kaydı Ank.Kuyudu Kadime arşivinde) Zaviyeyi bizzat Dediği’nin kendisinin yaptığı belirtilerek daha sonra zaviyeyi idare edenleri babalarının ismi ile şöyle sıralamakta: a- Tuğrulun oğulları,Isfahan ve Sultan Velet.
b- Sultan Veled’in oğulları Tuğrul,Yusuf,Ay,Mustafa. c-Musa oğlu Devlet Han d-Umran oğulları Ahmet ve Mehmet d-Mehmet’in oğulları Turhan ve Seyit Han e-Başka bir Tuğrul’un oğlu Kemal f-Yusuf oğlu İnebeyi ve bunun oğlu Lütfi g-Mustafa’nın oğlu Söke. 2- Bu defterde Kızıcaköy çiftliği (Kızılışık) ve Müderris tarlası,Gönül ve Seyit değirmenlerinin vakıf olduğunu..
3-Ayrıca Karamanoğlu II. Mehmet Bey 810/1407 tarihli Dediği’nin talebesi Göçükebir kazasına bağlı Yatağan köyündeki Mürsel zaviyesine vakıf tesis ederken,zaviyedar Yatağan Mürsel’i Dediği’nin yetiştirdiğini ve olgunluğunu,4-Dediği’nin Turuncan adında bir oğlu olduğunu Konya’da zaviyesi bulunduğunu,Şeyhinin Turuncan’ın oğlu Saru Çelebi olduğunu . 5- Dediği zadelerin Hacı Bayramın adamları gibi halkçı ve alın teri ile hizmet ettiklerini belirtmiş.
B- DEDİĞİ SULTAN VE ILGIN TEKKE :
1- Dediğinin Yatağan Ahmet adında bir arkadaşı olduğunu,Melenkirt dağında onu bıraktığı.2-Turgut oğulları Ilgında yanına geldiklerini,Mahmuthisar’da Konya’da padişah olan Karamanoğlu Alaaddin’in Kadıncık anası ile karşılaştığı.3-Dediği’nin Mahmut isminde oğlu doğduğunu.4- Eldeki menakibiyi yanındaki Mehmet ve Ömer Baba’ların yazdığını.5-Sultan Dediği aile seceresi Turgutoğlu Pir Hüseyin Bey vakfiyesi gereğince tevliyet ve şeyhlik Dediği sülalesine intikal etmiş.6-Melik Arslan oğlu Bektaş zamanında 1017/1608 de yazılmış olan bu secerede Dediği adı Şeyh Halit Dediği olarak geçmekte,7-Dediği’nin Turgutoğulları ile tekrar görüştüğünü 8- Tekke(Beykonak)deki Türbenin kitabesinde II.Kılıcaslan’ın azatlı karısı Sanavber Hatun tarafından 1180 de Kılcaslan’ın oğlu I.Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında yapıldığını belirtmekte.İçindeki mezarların Dediği ve yakınlarına ait olabileceği varsayılmakta.Ilgın’da 1071/1608 de yazılan Melik Arslanoğlu Bektaş adına olan secerede Şeyh Halit Dediği ve sırası ile Şeyh Ahmet-Mehmet-Abdurahman Çelebi-Şeyh Nurittin-Ahmet Paşa-Tuğrul Çelebi-Memi Efendi-Melikarslan Çelebi-Bektaş Efendi-Şeyh Hüseyin Efendi-adları kayıtlı,adına secere yazılan Memik Arslan oğlu Bektaş kaçıncı sırada ve tarihi göz önüne alınmalı.
ŞİMDİ BU BİLGİLER IŞIĞINDA KARŞILAŞTIRMA :
1- Dediği Sultan Seydişehri kuran Seydi Harun ile tanışmış ve 1320 de ölen Seydi Harun’un cenazasine katılmış.2- Seydişehir’den döndükten sonra Hz.Celalettin Rumi(Mevlana) Dediği’ye mektup yazarak Konya’da oturması için davet etmiş.3-Dediği Sultan Alaaddin’e yardım etmiş.Düşmanlarını maneviyatı ile sürmüş.4-Türbe ve mescit kitabesine göre ise Dediği II.Kılıcaslan zamanında yaşamadığına göre ya bu kitabenin türbeye taşındığı yada Dediği naaşının buraya getirilip gömüldüğü düşüncesi doğmakta.
YORUM: tüm veriler değerlendirildiğinde DEDİĞİ SULTAN’ın mezarı DOĞANHİSAR TEKKE köyünde kendi kurduğu zaviye yanında ve zamanla o mezarlık yok edilmiş,en azından karşıdaki köy mezarlığına nakledilmiş olabilir.Şeyh Yatağan Mürsel ile Elenkirt’te Dediği Sultan değil onun oğlu Dediği Sultan Mahmut olmalı.Dediği Sultan’ın yetiştirdiği talebelerin hepsi çevreye dağılmış ve köyler kurmuşlar.Şeyh Ahmedi Mürsel YATAĞAN’ı , Şeyh Hasan HASAN ŞIH’ı,Şeyh Ağrıs AĞRIS’ı (Sağlık) hemde bu Sağlık köyü halkınıda Doğan Yürek(Yörük) adlı bey başkanlığında Doğanhisar’dan göç getirtmiş.İşte bu noktada Dediği Sultan oğlu Mahmut’un Ilgın’ın Mahmuthisar köyünü kurduğu düşünülmeli. Mahmuthisar Tekkesi yani (Beykonak) zaten Selçuk Beyleri’nin tımar toprağıdır.Sanavber Hanım’da o nedenle oraya mescit yaptırmıştır.Secerede dikkat edilirse Melik Arslan oğlu Bektaş zamanında Şeyhliğin Dediği sülalesine intikalinden basedilmekte.Menkıbedeki isim konusu Karaman ve Turgut oğullarından intikal vakıfları Osmanoğulları teftişten geçirip uygun bulurlarsa onay veriyorlardı,çatışmalarda karaman tarafı olan onlarca zaviye kapatılmıştır o nedenle zaviyenin Dediği’nin kendi kurduğunun adı verilmiş olmalı.Bunların yanında Mahmuthisar köyünün 15.yy.Tımar defterlerinden birinin kaydına göre iki Tımar sahibinden birisi Dediği Dede oğlu Gencaslan’dır.Doğanhisar Tekke köyünde meftundur,hala mezarı ve yazısı mevcuttur.Doğanhisar Dediği seceresinde adı geçen Dediği oğlu Musa’nın oğlu İsa Dediği’de Eğridir’de meftundur.(754/1338) Bir başka oğul Turuncan zaviyesi Konya’da ve oğul Saru Çelebi’de şeyhidir.Tüm bunlardan sonra diyebilirizki Dediği Sultan Doğanhisar’da ve oğul Mahmut Sultan’da Ilgın Mahmuthisar’dadır.
Ayrıca Anadolu Selçukluları Sultanları soyundan olan Doğanhisar Tekke Köyünde mezarı olan Dediği Dede Oğlu Gencaslan Kılıcaslan tımar sahibi olarak Selçuklu Ordu Sancağı veya zaviyeye ait olan sancağı şerif Tekke ve Zaviyelerin kapatılması tarihine kadar Tekke Köyünde mevcut olduğu daha sonrada yetkililere teslim edildiği söylenmektedir. Kılıcaslan sülalesi halen Tekke köyünde oturmaktadır.Zaviyenin kurulmuş olduğu yer mülkleridir.Doğanhisar şehir merkezinde de zaviyeye vakfedilen ve 1926-1934 yılları arasında Belediye başkanlığı yapan rahmetli Rifat Toklu’nun ikna yoluyla işletmecisi olan İbişağalar’dan alınıp Eski Belediye binası olan ve yıkılarak en sonunda Atatürk anıtı dikilen yer Dediği Sultan vakıf Hamamıdır..Belediye binasının yıkılırken dahi bodrum katındaki hamam kalıntı durumu herkesce görülmüştü.
KARAAĞA: Zamanımızda büyük bir kasaba olan Karaağa’nın ne yazıkki derin bir tarihe sahip olmadığı gerçeği ile karşı karşıyayız.Nedendir bilmem bilenide duymadığım gibi araştıma yapanlar aynı fikirde .Akşehir tarihini yazan Konyalı’da isimden gayrı Kanuni dönemi il yazıcılarının herhangi birşey not etmediğini belirtiyor.Benim kanaatım bir diğer Kasabamız Başköy gibi bir tarihe sahip olduğu yönündedir.O benzerliğe göre Karaağa , Koçaş, Uncular, Ortaca veya Reis’ ten birinin tabisi olabilir.Sadece Karaağa’da Karaağa adlı zat ikamet etmiş olabilir.Tüzel kişiliği olmayıp toprakların ortakcısı gibi.Fatih dönemi ve öncesi durumu içeren İstanbul’da bulunan deri üzerine çizilmiş haritada (1530)tarihli ben göremedim.Gördüğünü söyleyen Müfettiş Ömer Koç ‘a inanarak isim olarak vardır dedim. Ancak şunuda belirtmek isterim yerleşenler bakımından düşünülür ise geldikleri Çankırı, Konarı, Bermende gibi,hele Çankırı bağlamı Kaarağa’nın geçmişte varlığını,bilindiğini değilse bilinmeyen yere nasıl gelinir,Çankırı tarihsel olarak Türklerin ilk yerleşkesidir ve sürekli oturulan bir alandır.onun için diyorumki gelenler Karaağa’ya bilerek geldiler.Cafer Baba konumu araştırmaya ışık tutabilir.Ketenlik geçiş yoluna sınırdır.Cumhuriyet ile birlikte insanları hızla yeni rejime ayak uydurup bir çok okur yazarı var.Aynı hızla her alanda çalışmalar devam etmekte. Uzun zaman bağlısı olduğu Akşehir’in büyük bir köyü olmuş,tahsilli insanlarıda oraya hizmet etmiş.1957 yılında Doğanhisar ilçe olunca ona bağlı bir köy olmuştur Karaağa.
DOĞANHİSAR MERKEZ :
Doğanhisar halkının özbe öz Oğuz Türk’ü olduğunu bilelim.Hatta Malazgirt savaşı öncesin de dahi Türklerce bilindiği, daha doğrusu Arap Emevi-Abbasi ordularında bulunan Türk askerlerce tanındığı daha sonraki Selçuklu ordularınca çevresinden önce alınarak Bizans (İstanbul) yolunda kullanıldığını,ileri geri hareketlerde Türk kalesi olarak hep var olduğunu, Miryokafolan savaş merkezi olduğunu,Eşrefoğullarının kuzeyi vurma üssü olduğunu, Karamanoğullarının askeri starateji anlayışı ile Osmanlıyı karşılama noktası saydığı,Osmanlı ya geçincede Karamanlı bölge nufuzunu kırmak adına kendisine sadece beş köy verilen bir garip nahiye durumuna düşen,Sultan Abdülmecit döneminde hatıra binaen kaza yapılıp Beyşehir iline bağlanan,daha sonra nahiye yapılarak Akşehir’e bağlanan,Doğanhisar’ın :
DOĞANHİSAR’IN TARİHİ SEYRİ:
1- 1075/1080 arası Kutalmış oğlu Süleyman Şah tarafından alınmış.
2- 1116-1143-1147 haçlı savaşlarını yaşar, 1176 savaşı ile kesin Selçuklu’nun olur.
3- 1327-1328 de Akşehir ve Ilgın ile birlikte Mengücek Beyi Davut Şaha tımar olur.
4- Karaman-Sahip ataoğulları Yılanyusuf savaşında Karamanlı Üssüdür.
5- 1301 sonrası Eşrefoğulları üssü iken Akşehir-Bolvadin alınır.
6- 1327 de Hamitoğullarına geçer,1381 de ise Osmanlılara satılır.
7- 1402 de Timur tekrar Karamaoğullarına geri verir(Ankara Savaşı sonrası)
8- 1467 de Fatih kesin olarak Osmanlı’ya kazandırır.(Çiğil çev.savaşı)
9- Fatih yazım yaptırmış Karaman eyaleti Akşehir vilayeti nahiyesi.
10- 906/1500 de II.Beyazıt yazımı ile Akşehir kaza Doğanhisar nahiye.
11- 992/1584 de III Murat devri Ilgın kaza Doğanhisar nahiyesi.
12- 1018/1609 da Akşehir il Doğanhisar nahiye.
13- 1839 1840 Beyşehir İl Doğanhisar Kaza.
14- 1847 tarihli Salname ile Konya Livasında Doğanhisar Kaza.Argıthanı nahiyesi
15- 1854 ve 1867 Salnamelerinde Doğanhisar kaza.
16- 1868 de Akşehir’e bağlı nahiye(Doğanhisar’ın 5 köyü var)
17- 1869 II. salnamede 12 köyü var.
18- 1872 V. salnamede tekrar 5 köyü var.
19- 1878 salnamesinde Akşehir’e bağlı 11 köyü var.
20- 1899 28. salname de Doğanhisar 6 köylü nahiye Akşehir’e bağlı.
21- 1906 salnamesinde Akşehir’den ayrılmış.
22- 1912 de Belediyelik hakkı verilmiş.
23- 1935 de Akşehir’e bağlı Bucak.
24- 1957 de Kaza Merkezi.
1584 de MAHALLELER VE NÜFUSLARI:
1- Yiğit oğlu Mescidi(MAH) 97 nefer. 2- Bazar Mescidi 136 nefer. 3- Cami Şerif Mescidi 74 nefer. 4- Arzuman Mescidi 27 nefer. 5- Halife Mescidi 65 nefer.
6- Baş Mescidi 75 nefer. 7- Kuz-yaka 231 nefer. NOT : Mescit=Mahalle,Nefer=Erkek.
DOĞANHİSAR MEZARLIKLARI : (Eski-Yok olanlar dahil)
1- Kır üstü mezarlığı ( Sınırları Harman mahallesi Camii cami önü –Yeğin camii önü- Sivri,Erenler deresi- Kuyu başı- terar harman mahallesi Cami önü )
2- Harman Mahallesi Ezze Mezarlığı (Ezze camii ile Yeni Mehmetler evi arası)
3- Kuzyaka Mezarlığı (Büyük olanı Güreş alanı çevresi /Ana cadde üstü)
4- Kuzyaka Mezarlığı (Küçük olanı-Şu anda yol-AFRODİT heykeli çıkan yer)
5- Çebişli Mezarlığı 1990 lı yıllarda kalktı-( Çebişli çeşmesi çevresi halen birtek var)
6- Künklü tarla olmuş( Tarla sahip adları vermiyorum)
7- Gede Köyü Mezarlığı (Gede Kuyusu çevresi-Asfalt karşısı)
8- Örenarası Mezarlığı ( Tarla-bahçe,)
9- Kızılışık Mezarlığı (Kızılışık,Seyyt Ahmet Mezarı çev)
10- Yörük Mezarlığı (Alandüzü)
DOĞANHİSAR KÖY VE MEZRALARI :( Yok olanlar dahil)
1 – Güllük Köyü (Kemer Yenice arası- Güllük mevkii )
2 - Gölcük Köyü ( Bugünkü Mesire yeri Çeşmeden Doğu-Güney cephe)
3 - Kızılköy=Kızılcaköy (Kızılışık)
4 - Örenarası Köyü (Bilinen ören arası Asfaltın her iki yanı, Rampa boyu)
5 - Gede Köyü ( İmamhatip meyveliği karşısı çayın iki geçesi)
6 - Çebişli Köyü ( Çeşme ile Değirmen çukurundan Künklüye kadar)
7 - Alan Köyü (Alançeşmesi batısı)
NOT: Bu köylerden sadece Gölcük köyü Rumlardan sonra yerleşim yok.Güllük Doğanhisar’a-Kızılköy Yenice’ye-Çebişli Argıthanı’na-Alan ve Gede köyleri belli değil,Ören
Arası köyü Doğanhisar’a iskan ettirilmişler.Bu arada Ilgın tarafına gidip sonraları Argıthanına gelenlerde vardır.(Dibek köyü adı geçmekte,Balyas köyü geçmekte ancak sağlam bilgi değil)
YAKIN AKRABA KÖYLER :
1 – Bu gününün Konya Merkeze bağlı Sağlık Kasabası.(1400-1450)
2 - Tuzlukçu’nun yarısı ( 1450 öncesi Ketenlik’ten )
3 - Ilgın’a bağlı Balyas köyü bir bölüğü ( Ayaslar’dan)
4 - Çeltik İlçesi ( Bir bölüğü 1955-1970 arası Doğanhisar ve Davras’tan)
5 - Kadınhanı Çavdar (Bir bölüğü Deştiğin ‘den )
6 - Bütün bunlar dışında başlı başına bir köy , kasaba hatta ilçe olabilecek sayıda başta Konya olmak üzere Akşehir, Ilgın,Seydişehir,Antalya,İzmir,İstanbul gibi kentlerde yerleşen Doğanhisar nüfusuna halen kayıtlı, çok azının nüfus aktardığı akraba ve hemşehrilerimiz var.
DOĞANHİSAR’A YERLEŞENLER:
Büyük Selçuklu iskan siyaseti gereği Türk Boy ve oymakları Anadolu’ya sevk edilirken parçalanarak gönderilmiş,kendine karşı güç birliği oluşmasını engellemeye çalışmış, ancak Anadolu yapısı ve Kutalmış oğulları ile Hanedan çekişmeleri sorunu kısa sürede Oğuz Türk, Türkmen ve Yörük Beyleri Süleyman Şah etrafında toplandılar.Doğanhisar yerleşimi ve bugünde hala devam eden mahalle sayısı ip uçları vermekte, ilk yerleşim semti tam kale karşısı seçilmiş, Ulu cami-Konönü ( Ağa,Cuma,Baş mahalle) ,sonrada Baş mahalle orta kısmından Pazar,Şıh ve Kale çevresi Kuz mahalleye.Yeğin mahallesi Ağapınarı önünde sadece bir cemaat yerleşmiş daha sonrada yanına bir kethüda (yazıcı veya hesapcı) ailesi almıştır.Kale içinde ve yakınındaki rum halktan kaçmıyan 9 erkek nüfusa sahip Hristiyan vardır.Bunların Selçuklu öncesi gelen ancak zorla hristiyan edilen Türk ailelerden olduğu fikri de yaygındır.Zaten sonrada Türk ve Müslüman olmuş kaynaşmışlar.Kayıtlarda aile adları olmasına rağmen bahsi gereksiz.Türkler için de tutumu izleyerek hangi oymak ve cemaatların yerleştiklerini belirteceğim.Kayı,Bayat,Yazır,Kızık,Beğdilli,Küçük Karkın,Salur,Afşar,Kınık, Cepni boylarına mensup Sarı-Kara keçili,Alai Tuğrul,Yağan(Yegan),Afşar Abalısı Doğanlı,Doğanbeyli,Doğancıoğlu,Sarılar cematları ile Turgutoğulları at çekenleri(Esbi keşan),Halepve Sofu-Sofulu Bozulus Türkmeni,Şambayadı,Ayaslı yörüğü,Caber aşiretinden Fakı,Fakih,bir iki ailede Timur’lu ve İlhanlı(Moğol) yerleşmiş.Daha önceki bölümlerde belirttiğim gibi ağırlık Yörük ve Türkmen dir.Sona bıraktığım meşhurlardan Delili ve Hayta yörüğüde var.
Aşağıdaki belirtilen durumlarda göz önüne alınmalıdır;
1-Türk Ulusu tarihin en eski ve en aktif ulusu olması nedeniyle dünya coğrafyasının her yönünde ve her anında rol almış.
2-Ulusal tarihinde rakamların belirttiği kadar da sözlü tarihe sahiptir.
3-Konar-göçer kültür varlığını kuşaktan kuşağa aktarmayı sağlayarak destansı hale getirmiştir.
4-Tarih sahnesine çıktığı günden bu tarafa ilişkide bulunduğu ulus ve devletlerce zaman zaman kayıtları yok edilmiştir.
Tüm bunlar yanında tarihsel oluşumlar için zaman ve mekanda gerektiğinden tarih coğrafyası da ortaya konmalıdır. Bu nedenle Anadolu’nun tarih coğrafyası içinde düşünmek ve yorumlamak gerekir. Anadolu coğrafyası doğu, batı, kuzey ve güney kenar kesimleri yüksek dağ ve plato, orta bölümü ise bir iç denizdir. Anadolu’ya dış müdahaleler yapılması için kilit noktalarını vurmak yetmez onu elde de tutmak gerekir. Anadolu’nun öyle kilit noktaları var ki adeta Tanrı sipariş üzerine var etmiş. Tarihin kaydettiği tüm hareketlenmeler de Ulusumuz galip çıkmıştır. İlçemiz Doğanhisar’da Anadolu iç denizi güneyinde bir palatoda, doğu-batı, kuzey-güney geçiş noktalarına sahip zamanla önemini kaybeden antik yol güzergahındadır..
Bu antik yolların kavşak noktalarından dördü ilçemiz sınırları içinde biride sınırındadır. Bu kavşaklar MS:17.yy’la kadar önemini korumuş MS.17.yy.da Anadolu da oluşan kanunsuzlukları daha çabuk önlemek için yeni ve kısa yol hatları oluşturulmuş. O tarih öncesinde savaşmak için ordular, ticaret için kervanlar hep ilçemizden geçen yolları kullanmışlardır.
Böylesine aktif geçiş noktalarına sahip Doğanhisar tesadüflerle ortaya çıkan tarihi eserler ve basit yüzey araştırmaları dışında hiçbir çalışma görmemiş ve çok bakirdir. Ortaya çıkan eser ve basit çalışmalar MÖ:1.Binden bu tarafa gibi bir fikir oluşturmakta ise de hatalıdır. Çalışma olmadan şu tarih demek zaten hatanın başlangıcıdır.
Çünkü iç deniz çevresi çağı içinde çok gelişmiş yerleşime ve kültüre sahip olduğu kanıtlanmış durumda iken İç deniz güneyi yoğun yerleşimleri ön cephesindeki Doğanhisar tarihi çok yeni olamaz. Geri cephesindeki MÖ.8.binde var olan kültür iç deniz doğusu, batısı ve kuzeyi yerleşim yerleri arsında deniz yolculuğu yapıldığını belirten incelemeci, tarihçi ve gezginler MÖ:8 ve 6. binde yaşamış olan MASSA ve AS uluslarının adını verdikleri DAVRAS(kale) tepesindeki deniz araçları bağlanan demir halkadan, saklanma yerlerinden, Demir çağında FURUNLU köyü önündeki Eritme Fırınlarından, yine Furunlu köyü doğusundaki Çiftçi oğlan çukurundaki akıntı boşluğundan, Uludere insan eliyle yapılmış mağarasından habersizdirler. Çevremizdeki Hüyüklerin üst yapılarından MÖ: I.bin algılaması hatalıdır araştırma yüz araştımasıdır. Kimbilir ondan önce kaç kat işlenmiştir henüz belli değildir. Yüz kadar kaynaktan ve özellikle yabancı gezgin ve tarihçilerin eserlerinden edindiğim bilgi ve izlenimlere göre;
MÖ:8.Binde Asya’dan Anadolu’ya gelen MASSALAR-MASGETLER aslen MU ulusundan zamanla adlarına MUĞLASLAR da denmiştir. Muş-Mut-Musul-Muğla vb.şehir adlar onlardan kalmıştır. İlkçağ da Arabistan ve Mısıra kadar yayılan bu kavimler Amerika kıtasına geçip Meksika devletini kurmuşlar. Türk tarihi aşığı Yüce ATATÜRK 1935 yılında Meksika Büyük Elçisine MU milleti adlı eserin alınarak Çankaya kütüphanesine gönderilmesini istemiştir. Sultan dağları batı eteğinde MASIR tepesinde tarihi MASIR şehri KUŞARLI HİTİTLER in MEN Mabedini yaptıkları yerdir. Ay Tanrısı MEN in kuşkanatları üstünde yuvarlak ayı taşıyan kuş sembolü vardır. MEN Mabetleri HİTİT şehirlerinin hepsinde vardır. Tokat-Turhal-Minşar(Menkuşar) şehirleri gibi. MASSALA Anamas Dağları eteklerinde SALLI MASA şehri ve mevkii vardır. Konya iç denizi yoluyla Anakova(Angora-Engürü-Öten kuşlar şehri)Ankara, Mendora(Menşar),Eskişehir Limanlarına sallarla gidilip-gelindiğini Hitit yazılı kaynakları belirtmekte. Malas-Milas(yüksek tepe),Menar şehri ile birlikte Menarkuş(Manarga), Mangas(Yakaköy), Gelendost’un doğu yamacında, Mendora Yenişar ‘a bağlı. SÜMERLER zamanında Yalvac’a Menar şehri dendiği fakat ANİMASYA’lıların oturduğu belirtilmekte bir kitabede. LUVİLER’in (Massalı-Mu’lar) Madas, Monas (Akşehir),Sallı-Masallı, Salında-Silindi(Doğanhisar) gibi isimleri Oğuz Türk Kültürüne bile yansımış. Madan-Mados-Mansel oğulları gibi soy lakapları vardır çevremizde. Hitit Kuşar Krallarından Amir’in (Amor) Oğullarının kurdukları ETİ bölgesine ARZAVA demişler.
Asyada MÖ II. binde büyük asya devletinin kurucusu ölmüş. Oğulları ARAS, TÜRKAS, DAVRAS, MANAS, URAS, asyadan yola çıkarak İran-Kafkasya yoluyla Anadolu ya gelmişler. Aras bölgesinde AS arlılar, Güney doğuda As urlular, İçanadolu da Man aslılar(Menas),Göller bölgesinde Davras lılar devletçiklerini kurmuşlar. Beylerine Manas Mina adını veren bu kavimler yeni şehirler kurmaktan ziyade SÜMER ETİLİKLER’i ile birleşip dağ-tepe-dere- ve şehirlere kendi adlarını veriyorlardı.(Doğanhisar Meteos-Metyus adı kökeni araştırıl maya değer) Bizim DAVRAS tepesi ve Davraz dağı, Dağmarlı, Dazmanlı, Davaslı, Davgana, Devres, Devrez, Davulga gibi yer isimleri DAVRASOĞULLARI kavmine ait yerlerdir. MÖ:1200 de Asyalı Ağralı (AKALAR) ve Sümerler Anadolu da Türkçe’nin temellerini atmış, var olan adları Türkçe’ye uyarlamışlar Ağras-Ağrıs-Ağradır gibi. Arı Us (akıllı) Sümer Türkleri olan MANAVLAR Roma ve Bizansa karşı koyup isyan etmişler, benlikleri için direnmişler ve sürülmüşler. Ağralı Türklerin bir başka boyu olan AYAPALI APAK Türkleri ise oğuz Türklerindendir. İSKİTLER dediğimiz kavmin önderi ARMAN veya ORMAN’ın oğlu TÜRKİAS ilk Türk adını kullanan, yeryüzüne Türklüğü ve Türkçeyi yayan millettir. Yerli Anadolu halkları bunlara ISBARLILAR (Ayevliler) demişler. Allaha ÇALAP adını veren İskitlerdir. Yunus Emre’ de bu adı şiirde kullanmıştır. Kavat kelimesi de İskitlerce Lidya Kıralı Kaveti baştan çıkaran Amazon kadını olayı ile söylenmiş. Pers Kralı MÖ:547 de Anadolu’ya akınlar yapınca Pasinler bölgesinde bulunan(Pasidinli) Beylerini yardıma çağırmış. Kurduğu devlet bugünün Yunak-Akşehir-Sultandağı-Ilgın-Kadınhanı-Doğanhisar Beyşehir-Burdur ve Antalya’nın bir bölümünü içine almıştır. Psidyalılar denen bu devlet MÖ:280 e kadar devam etmiş. Bölgede yaşayan halklara Homatlı-Holmili-Gemenli-İsavriyalı denmiş. Orhun kitabelerinde geçen Psidin Pasidin Ulusu İskitlerdir. Frikler devrinde THYMBRİON adıyla bilinen, MÖ:500 de METEOS-METYUS adıyla Büyükkent Statüsü kazanan İlçemiz Lidya Kralı KREZÜS’ün Pers Kralı DORYÜS’e yenildiği savaş bölgesi içinde ve tahribe uğramış. Bölge ile birlikte Pers hakimiyetine girmiştir. Antik Roma’da EFEDEPULOS adını alan şehrimiz MÖ:395 de Bizansa bırakılmış. Beyşehir yolu üstündeki Yunuslar köyü antik yol kavşağında MÖ:250-260 ta yapılan LAHİT’in üç yüzünde 12 herkülün tasviri var.(bu bizim Kuzyaka mezarlığı önündeki LAHDİ çağrıştırdı.)
Bizans döneminde Emevi Hükümdarı Abdülmelik zamanında Arap orduları H:85-M:704 de Konya’yı alıp Bizansa geçerken yol üzeri çarpışmalarda (Kızılışık ta) Seyyid Ahmet’i şehit vermiş. Daha sonra Abdülmelik’in Oğlu 6. Emevi Halifesi. 1.Velit H:90-M: 708 de Bölge işgal edilmiş, ancak başarılı olamamışlar. Abbas oğulları devrinde de istilalar devam etmiş. Bizim için bu dönem de önemli olan şey Abbasi orduları komutan ve askerlerinin büyük bir kısmı TÜRK tür. El Mehdi döneminde Horasan dan getirilen Türkmenler antik yol güzergahlarına yerleştirilmiş.Anadolu’ya sonradan gelecek olan Türklere kılavuz olacaklardır ne varki onlar gelinceye kadar baskılarla Hırıstiyan yapılmışlar.Arap Harun Reşit H:177-M:787 de, Halife Memnun ve El Mutasım zamanında H:191-M:806 da Konya Ereğli’sine kadar gelebilmişler.
Ne varki Orta asya ve Kafkaslarda büyük hareketlenmeler olmakta TÜRKLER yeni sayfalar açmakta tarihe MS:1071 Sonrası ALPARSLAN’ca Anadolu’nun Fethi için görevlendirilen MALAZGİRT mimarı Komutanlar hızla Anadolu’ya girmiş akınlar düzenlemişler. Güney hattını kullanan ve ilk üssünü BİRECİK te kuran KUTALMIŞ OĞLU SÜLEYMAN ŞAH (1074)sırası ile orta Anadolu da AKSARAY-KEVELE KALESİ (Konya)ni alıp üs yapıp oradan hareketle batı bölgelerini ve İznik’i fetih ederek orayı Başkent yapmış. Tekrar Selçuklu sülalesi iç hesaplaşmaları nedeniyle Suriye tarafına gelmiş çıkan savaşta ölmüş. Kısa süre sonra B.Selçuklu Sultanı Melikşah da ölmüş kurtulan 1 .KILICASLAN İznik’e gelip tahta geçmiş, haçlı seferlerinin başlaması ile geri çekilmiş. İlçemiz çevresindeki yerler el değiştirmesine rağmen Doğanhisar bir Türk kalesi olarak elde kalmıştır. Haçlı Savaşlarının sonuncusu sayabileceğimiz MS:17 Eylül 1176 tarihli MİRYOKAFOLAN savaşı 2. Malazgirt sayılması, Türk Yurdu tapusu sayılması ve bizim Doğanhisar için çok önemlidir. Bu savaşa doğu da, batıda- kuzey ve güney deki bütün Türk boy ve beyleri katılmıştır. Bu savaşa AKSARAY Vilayet merkezinden sevk edilen Kapulu (kapılı) birlikleri Ordu Karargahı olan DOĞANHİSAR Kalesi önünde ve Akşehir önünde mevzilendiler. Başlarında Anadolu Selçuklu Ordusu BAŞKOMUTAN’ı EMİR DOĞAN BEY ve oğlu HASAN(Hese) Bey bulunuyordu. Ayrıca Akşehir de Mengücük Beyi FAHRETTİN BEHRAMŞAH (Sultan 2.KILICASLAN’ın damadı),kardeşi Divriği hakimi Melik İSHAK BEY emrindeki bütün Akşehir kuvvetlerini Komutanları EMİR ÇETİN BEY ile birlikte ILGIN’dan AKŞEHİR cephesine sevk ederek Bizans sınırındaki Cepheyi oluşturdular. Bizans harp karargahı ÇAY(çaylık) Akşehir-Düzbel(MİRYO SUBLİON) subliyon denen yer Sultandağı’dır. Sultandağı burada şehit düşen İSHAK Bey den ad alarak İSHAKLI olmuştur. Bugün dahi Akşehir ve Yunak ‘ın göl çevresinde oturan halkına İshaklı lı denir. Savaş sonrası Erzincan Akşehrinden gelenlere ÇETİNCE Akşehirlileri de dendi.Çetin Beyin mezarı Yalvac Akçaşar dadır.HAÇLI ORDUSU : 1176 Mayıs başında İzmit, Geyve’den yola çıkmış Haziran Temmuz Düzce ovasında ve Eskişehir de 28 Ağustos ta Afyon Holmi-Karamık ta 29 Ağustos ta Çay-Bolvadin-Sultandağ hattında.30 Ağustos ta başlayan hafif saldırılar 1 Eylülde şiddetlenmiş.17 gün 17 gece sürmüş.Yedikleri darbelerle dağılma noktasına gelen Bizans ordusu Sultandağlarının üzerindeki Düzbel-Yellibel yolu ile Yalvaç ovasına gitmeye başladılar.10 Eylül de Yalvaç ovasında Örkenez önündeki Karabeli zorlamaya başladılar.11 EYLÜL 1176 günü yapılan savaşta Başkomutan EMİR DOĞAN BEY şehit düşmüş ölüsü DOĞANHİSAR’a getirilerek Kale içine Gömülmüş.12 Eylül günü oğlu Hesebey ordu komutanlığına getirilir harp karargahı da Anamas Dağı batı yamacındaki Yenicekale’ye taşınır.Yenicekale savaş cephesinin tümüne hakim bir noktadadır. 17 Eylül 1176 günü bütün Haçlı ordusu kırılıp kalanlar esir edilir. Zafer Türklerindir.( işin garibi bu savaşın Cereyan ediş şekli ile ilgili belgelerin aslı İngiltere Kraliyet ve Fransa Milli kütüphanelerinde bulunmakta imiş.)
Bu savaşın DOĞANHİSAR için önemi ise bazı kaynakların ifade ve çağrıştırması ile doğan kuşuna, ya da Selçuklu ya saygıdan ad alması değil doğrudan ŞEHİT EMİR DOĞAN BEY in kale içine defnedilmesindendir. O nedenle DOĞAN-KALESİ, DOĞAN-HİSARI diye anılmış. Çevre TÜRKMEN ve YÖRÜKLER’ince de ölü saklanan yer(SAKLAN HİSAR) ve sevilen Komutanın ölmesi ile sıklandıkları(üzüldükleri için) (SIKLANHİSAR) da denmiştir. Şimdiki ismi daha kısa olarak telefuz etmekteyiz. Bazılarının aklına şu gelebilir. Şuan şehrimizin ambleminde bulunanlar ne ifade ediyor ya diye. Amblemi çizmek için yoğun bir emek harcayan sevgili arkadaşım Av.Hüsnü YILDIRIMER çizim aşamasında iken bunları hepten değerlendirmiştik. Hele onun Doğan kuşu kafasını yerleştirme için ne zahmetlere girdiğini hatırladıkça… Bu arada o zamanki Sayın Başkan rahmetli Görgülü’yü de yad etmek gerek. Doğanhisar da ve daha birçok yerde Doğan Kartal-Aslan gibi ongunlar var ama çoğu Türklerden önce de vardır Anadolu’da. Türkler de bulunan çok daha özel ongunlar var her nedense bugün onlardan kaçınanlar var. Ok-Yay, uç kuşu, Sunkur denen sadece Asyada bulunan bir çeşit doğan. Ne Büyük, nede Anadolu Selçuklularının boy ongunları Kartal, Doğan değildir. Ama şu anki Amblemimiz üstündekiler de Doğanhisar’ın bir gerçeğidir.
Selçuklu zayıflaması ile ilçemiz Eşrefoğulları Beyliği eline geçmiş soy yakınlığı nedeniyle Doğanhisar’a önem vermişler, koruyup geliştirmişler. O tarihte bizi hep çantasında gören Akşehir halkının çok büyük bölümü gayrı müslimdir. Eşrefoğulları Doğanhisar Kalesini Ilgın, Akşehir , Çay ve Bolvadin’i vurmakta Üs olarak kullanmış ve oralara hakim olmuş. Moğol Valisi Eşrefoğlu Bey’ini öldürdükten sonra toprakları Karaman ve Hamitoğulları arasında pay edilmiş Doğanhisar da bir müddet Hamit oğulları elinde kalmış Daha sonra Karamanlı dayatması ile Hamitoğlu Hüseyin Bey Osmanlı’ya bölge ile birlikte satmış.1402 sonrası tekrar Timur Karamanoğullarına vermiş. İşte bundan sonrası en zor dönemlerini yaşamış. Belki 20 kez el değiştirmiş, değiştirmiş ama kale ve sarayını da kaybetmiş.1.MURAT, YILDIRIM BEYAZIT ve FATİH dönemlerinde yıkıma uğradığı gibi kale ve sarayın yıkık malzemeleri bile çevre ilçelere taşınmış. Han, Hamam yapımında kullanılmış, kitabeleri ile Doğanhisar’ın geçmiş tarihini kendilerinin iddiasındadırlar. 1467 de kesin olarak Osmanlının olurken Fatih öncü kuvvetleri Karamaoğlunun Çiğil den gelmekte olduğunu rapor ederler Fatih’e, o da bir mektupla Karamanoğluna teslim olmasını salık verir. Bunu buraya alış sebebim o zaman dahi batı doğu hattı Doğanhisar çevresinden olduğu içindir. Doğanhisar oluşturulan Karaman Eyaletinin 11 vilayetinden biri olan Akşehir’in bir köyü haline gelmiştir. Fatih oğlu Beyazıt döneminde(1500) lerde bağlılık devam etmiş, Beyazıt devri yazımında 360 erkek nüfusa sahip olduğu ve öşürününde Karamanoğlu İbrahim Bey’in Konya’daki İmarethanesine vakfedildiği.(Bu yer şimdiki Konya öğretmen evi, Selçuk Otel, den başlayıp İmam hatibe kadardır). 3. Murat devrinde ise kısa bir müddet ılgın’a bağlı olduğu, DEDİĞİ SULTAN zaviyesinin ılgın emlakı içinde gösterildiği, Konyalı’nın Akşehir de görüp okuduğu bir ilam mühüründen anlaşılmış. Doğanhisar Abdülmecit devrinde kaza yapılmış ve Beyşehir’e bağlanmış. Kaza Müdürü olarakta bir aşiret beyi ve Padişah Abdülmecit ile Abdülaziz’in Hocası H.Ömer Efendinin yeğeni ABDULLAH TEFİK AĞA yı görevlendirir. Bu dönem de merkez ve köylerde eğitim artmış. Yetişenler dışarıda görevler edinmiş ancak Doğanhisar’a destekleri olmamıştır. Abdülhamit döneminde ise Abdülaziz’ in tahtan indirilmesinde başrol oynayan Sadrazam H.Avni Paşanın amcası olan Doğanhisar aşar ağası Osman bey elinden alınmış. Halbuki bu zat çevrede türeyen derebeylere karşı Doğanhisar’ı korumuş.
Kurtuluş Savaşı içinde ve öncesinde isyanlara katılmamış. Yokluğuna karşı Kurtuluş savaşında şehit ve maddi katkı sağlamıştır. Savaş sonrası Akşehir’e bağlılığı devam etmiş, ancak köy kalmaktan kurtulamamış. Daima da öyle kalması için baskı yapılmış, öyleki Akşehir bize değil ama diğer çevresi ile ulaşımı sağlamak için bizim vergi ve insanımızı kullanmıştır. İlçemiz dahilinde daha uygun yerler varken ve antik ulaşım noktalarını dahi göz önüne almadan Rabbena hep bana demiştir. Bir anıyı anlatmaktan geri duramayacağım. Yakın geçmişte Akşehir ileri gelenleri ile bir önemli toplantıda beraberdik. Akşehir yetkilisi söz alıp efendim bizim bölgede bir ceza evi yapımı söz konusu. Bu Doğanhisar’a yapılırsa Sn.Ömer İzgi, Ilgın’a yapılırsa Sn.Faruk Bal yaptırdı olur. Oysa Akşehir’e yapılırsa Parti yaptırdı olur demişti. Elbette bu bir siyasi durumdur ancak Akşehir’in çevresine bakışı da budur. Hepsinden Allah razı olsun ve Allah Rahmet eylesin. Geçmişteki bizim öne çıkanlarımızdan Padişah Hocası H.Ömer Efendi yazdığı kitapları ve özel Kütüphanesini Akşehir İmaret Camisinde kurduğu kütüphaneye vermiş. Hele Demokrat Parti döneminde Bizim Rahmetliler (Baş ve Yaman) onlara ne destekler sağlamışlar. Daha önce isim olarak belirttiğim yol durumunu biraz açalım: Bu kavşak noktaları, Koçaş, Kızılışık, Alan düzü ile sınırımızdaki Belbaşı ve Deştiğin’dir.
KOÇAŞ: Akşehir doğu kapısından ve kuzeyden(Gordion-Pessinus) tan gelen yollar Koçaş’a gelip oradan Belbaşı (Karaağa-Ketenlik),Şarki Karaağaç, bir kolda Belbaşı Kıreli’ye(o zaman Kışehri)diğer bir kol ULU YOL-ULUDERE-ALANDÜZÜ den bir kol Belbaşına, bir kol MANTARLIK-KEMER-AYASLAR-ÇİĞİL-DERBENT-KONYA (bu yol mantarlıkta köklü yol denilen taş döşeme imiş Tekkeli Ömer Ayhan kay.)Diğer kol ise Koçaş-Abdolu Köprüsü-Örenarası-Deve Yolu-Ilgın(tuz deve yolu)
KIZILIŞIK: Doğanhisar-Gavurharmanı-Kızılışık-Deveyoluna,Kızılışık Sağına Yendiğin-Deliköy-Geçit-Kempos-Yalburt-Sızma-Konya.Kızılışık solunu belirtmiştik Örenarası devamı. Bir kol da Kemer-Deştiğin-Hüyük’te Kral yoluna ulaşmakta.
ALANDÜZÜ ve DEŞTİĞİN Direk hat olarak belirtilecektir. Konaklama yerleri Türkler öncesinde Manastırlar(Kilise küç.)Kemer’de, Ayaslar’da, Çiğil’de, Derbent ve Yunus’larda. Akşehir hattı zaten belli.Deştiğin de kurulu zaviye. Daha sonra Osmanlı Selçuklu varlığı kullanmış. Anadolu da 16 ve17.yy.karışık ve huzursuzluklarında yeni yol güzergahları oluşturmuş. Derbentçi diye askeri birlikler kurarak karakol görevi yaptırmış. Bir müddet kurulan yerler işlemez olup dağılmış, oralara zoraki köyler ve iskanlar yapılıp tımarlar verilmiş. Bunlara örnek Kadınhanı, Ilgın ve en yakınımızda Argıthanı. Argıthanı hanYapı malzemeleri ve yazılı firizler incelenmeli Doğanhisar hk. bilgi verecektir.
Yukarıda yazılanlarla anlatmaya çalıştığımız Doğanhisar ile ilgili bir çok şeyi ortaya koyabilmek için, çevre il, ilçe ve köylerinin tarihsel durumlarını da araştımak gerekmekte.Dedik ya Osmanlı elinde tutmak için Kalemizi yıkmakla kalmamış yıkıntı malzemelerni dahi bu günün araçlarının taşıyamıyacağı uzaklıklara taşıtmış.Ayrıca Karaman oğulları nüfuz ve egemenlik alanlarını parçalayıp küçülterek ve bağıllıklarını değiştirerek daha kolay yönetme ve güçsüzleştirme yolunu seçmiştir. Örneğin:Konya-Beyşehir arasındaki Kızılören önemli bir geçit bölgesi olduğu nedeniyle çok uzak olmasına rağmen Akşehir yönetimine bağlanmış ve kontrol altında tutulmuş.Doğanhisar çevresi de aynı akıbettedir.Şu andaki köylerimizin 10 kadarı Akşehir ve Ilgın’a bağlıdır.Buna karşılık Argıthanı Doğanhisar’a bağlı bir nahiye olmuştur.17.yy.da ise işler tersinedir Argıthan’ın güçlendirilmesi için yapılan çalışmalar içinde Doğanhisar pazarı dahi nakledilmiştir.Abdülmecit devrinde Kaza yapılıp Beyşehri’ne bağlanmasına kadar devam etmiştir.Zorunlu iskan döneminde konar-göçer olarak mevsime uygun yaylakları kullanırken gelip geçtikleri yerleri ve yerleşikleri talan ettikleri için zorunlu iskana tabi tutulan Yörük-Türkmen cemaatlerinden Sultandağlarını ve yaylaklarını kullananların yerleştirildiklerinden başka, uzaklardanda Doğanhisar’ı isteyenler olmuş ve Istanbul’a (devlete)müracaat etmişler.
Örneğin Halep yöresinden Hacı Bahaddinli’ye bağlı ŞEYHLÜ oymağından Abdülhalim Bin Essyyid Hacı Hüseyin;Doğanhisar halkı ile beraber tekalifi örfiye vererek cemaatı içinden ihraç ve bu kasabada oturması için Doğanhisarı kadısına 1712 de hüküm gönderilmiş.
Tarsus ve İç El Sancaklarından Balıkesir ve Manisa yaylalarına çıkan Yörükler antik yolları kullanmışlar.Kasım 1722 (H.1135) tarihli bir Yörük defterinde Derici Yörükleri cemaatinin Gülnar’dan kalktığı Saruhan sancağında Çağa dağında kışladıkları,Akşehir sancağında Ketenlik dağında yayladıkları açıkça belirtilmiştir.Bir başka boy Kızılışık (Yeniceliler) Yörükleri Mut Kazasından kalkar Eşme Kazasında(Uşak) kışlar , Emirdağı’nda yaylaklar, Doğanhisar Davras dağında sakin olurlardı.Yörük ve Türkmenler Selçuklu ve Osmanlı dönemlarinde VİA SEBASTE (Kral yolu) yi çok az farklılıklarla kullanmaya devam etmişler.Bu yola Roma devrinde ULU YOL denmektedir.Bu Ulu Yol Kavşaklarına MİL taşları dikilerek belirtiler yapılmış ilçemizde Kuz mezarlığı önündeki DİKİLİ taşta denmekte olan bu taşlardan birisidir.Bu taşlardan biride Akşehir’den,Beyşehir’den ve Konya’dan gelen yolların kavşak noktası olan Kızılören yakınındaki YUNUSLAR dadır.Bu taşlardan bir diğeri ise bir kasabamıza ad vermekte yani DEŞTİĞİN’e, aslında bu ad sadece dikili taştan da gelmiyor aynı zamanda Deştiğin’in ilk sakinleri Orta-Asya Taşkent’in den gelen Türk’lerdir.Bu Türk’lerin ilk koydukları ad Taş-Tiğin(Taşkent Yiğitleri)dir.Bu cemaatler Sultan dağları ile Toroslar arasında bir çok yere ad olarak geldikleri yerin adını vermişler.Türkiye’de Türk , gelinen yer ve başlarındaki bey adları ile oluşan yer halkları katkısız Türk cemaatlarıdır.Zamanla Deştiğin’e Dostiğin, Daştığın, Aştığın gibi isim yakıştırmaları da yapılmış.Ancak gerçeği Taş Tiğin dir bu sonuca varmak için halkı ile akraba olan köy ve cemaatlere ulaşmak gerekiyor.Aslında isim değişikliğine bilerek veya zaman içinde bilmeden uğratılan yerlerin hepsi için diyebileceğim tek şey isim değiştirmeden çok araştıma yapılmasıdır.Köylerimizden ayrı ayrı bahsederken bukonuya daha çok değineceğim.Bu arada bir çok yolun kavşağında olan Koçaş’ta mil taşı hk.bilgi mahrumum.Ya herhangi bir vesile ile söküldü yada sonraki güzergah değişimi için götürüldü.Doğanhisar merkez ile yaşıt Kemer’den başlıyarak edinebildiklerimi aktarmaya başlıyorum.
KEMER: Köy eski Kemer denen yerde Doğanhisar’ın yazlağı ve av alanı olarak, bol sulu,temiz havalı,çok sık ve güzel ormanlara sahip bir yer olarak kurulmuş.Doğanhisar ile arasında bir Manastır yapılmış.O manastır hem çevresine dini hizmet vermiş ,hem de Kral yoluna giden yolculara hizmet vermiş..Manastır çevresini imar ve güzelleştirmiş.Gül yetiştirerek gülyağı imal etmiş.Aynı zamanda eski Kemer’de oturan halkta bu manastırdan yararlanmış.Her yerde olduğu gibi tesadüf eseri ortaya çıkan eserler dışında basit eşyalarda bulanlar olmuştur.Daha sonra Yörük-Türkmen cemaatları yerleşince köy bugünkü yerine Kral yoluna giden yol üzerine taşınmıştır.Karaman Türkmenlerinden,ve diğer yörelerden gelen Yörük cemaatlarından ve Derbent’ten göçüp gelen önemli bir bölüm halktan oluşmakta. Konar-Göçerler her yönde geçerek çokça kullanmışlar.Çok çalışkan bir halkı var çocuğuna kitap almak için ekmek parasını dahi verirler.Ege’ye giderek 6 ay bir sene gelmeyip çalışırlardı.Ilgın-Kadınhanı ilçelerine kadar gidip ekişler yaparlar.Geçmişte küçük baş hayvan taşırken şimdilerde büyük baş hayvan taşıyıp Doğanhisar’ın yoğurt ihtiyacını karşılamaktalar.Eskiden Saray suyu oradan gelirmiş densede sadece saray semtine su gelmekte imiş.Sarayın başka su kaynağı olduğu kabul edilmekte.Komşu kasabalardan Ayaslar ve Konakkale ile akrabalık bağları vardır.Şehre göç yoğunlaşmış Ilgın yada Konya’da yerleşenler artmıştır.
DEŞTİĞİN : Daha önce bahsettiğimiz yol ve yerleşim dışında ,Eşrefoğulları devrinde Seydişehir’de zaviye kuran SEYDİ HARUN’a bağlı zaviyelerden Şeyh Habip ve Şeyh Bedrettin Deştiğin’de zaviye kurmuşlar.Karamanlılar devrinde Karamanlı bölgesindeki en zengin zaviyelerin başında gelmekte özellikle Şeyh Habip Fakih zaviyesi.Buna Akşehir Özler,Doğanhisar Koçaş köyü vakıfları ile Ruus (Başköy) deki vakıf çiftlikleri bağlıdır.Deştiğin’in kendi öşürünün tümü Şeyh Habib’in zaviyesinin vakfı,örfiye ve salarisi de dahil.1584 öncesi tahrirlerde Derbent,Çiğil,Beğri köyleri Akşehir’e bağlı nedeni ise Akşehir’den Kızılören’e gelen yol .Daha sonra Kıbrıs alınınca dağ üstü köyler Beyşehir’e bağlanmış ancak Deştiğin için farklılık vardır.Ne Akşehir’e nede Doğanhisar’a bağlıdır.1584 düzenlemesinde Ayaslar,Taştekin(Deştiğin) ve Beğri Kıreli’ne bağlanmıştır.1507 tarihli mufassal defterde Deştiğin’in Kınık’ta ziraat yaptığı kaydedilmiş.1584 te bölgede en çok koyun vergisini Deştiğin vermiş.(Koyun çokluğu o zaman için Boy-cemaat ile de ilişkili) Arazilerini bekliyen Deştivan=kır bekçileri bile var.Buradaki zaviyelerin esas görevlerinden biride yolculara yemek vermektir.Deştiğin’in 40 nefer derviş vergisi var,değirmen vergisi ise 45 akçedir.1507 de 76 hane 84 nefer,1524 de 75 hane 107 nefer,1584 de 138 hane ve Kıreli ‘ye bağlı.Camisi tavanı değiştirildiğinde geçmiş teknolojisini görme fırsatı bulmuştum.Ses akustiği için yapılmış olan sistem bugün için taktir edilecek bir şey,demekki Deştiğin Halkı Çok gelişmiş bir kültürden gelmiş bu da Taşkent’i işaret etmeyi güçlendirmekte.Çalışkan bir halkı var, tahsil yapanı çok,termiyemizi büyük şehirlere tanıtan onlar.Sultandağlarının zirvesinden olduklarından hep zirve başarıları vardır.
KONAKKALE :Antik çağlarda ne adla yer aldı bilinmemekle birlikte Ayaslar için söylenen adları taşıdığı varsayımı güçlü.Sultandağlarının kuzey-güney açılım koridoru. Tesadüfü çıkan eser ve bilinen yer adları geçmişteki varlığının güçlü bir konumda olduğunu güçlendirmekte.Türk cemaatlarının yerleşmesi ile Beğri diye bilinen adının Beğ Miri Bey mülkü olduğu zamanla Beğri şeklinde söylendiği,çevre köylere göçenlerin gittikleri yerlerin kaydına Beğdirili olarak geçtiği.Zaten Beğ Miri ile Beğ Dirliği yakın anlam taşımaktadır.Karamanlı ve Osmanlı devirlerinde GÖÇÜ nahiyesine ,KIRELİ nahiyesine,kısa bir dönem de Akşehir’e bağlı kalmış.Toprakları Hacı Sipahi Hassa çiftliği ile birde vakıf çiftliği var bu çiftlikler Beyşehir ‘de oturan bey ve Şehzadelere bağlı.Hassa çiftliği tanımıda ondan.1507 de 46/30 hane- nefer,1524 de 49/37 hane- nefer,1584 de 57 hane.Ancak Karamanlılar devri son dönemlerinde Turgut oğullarından Esb i Keşan yani Atçeken cemaatları buralara gelip at yetiştirmişler hanedana çok iyi cins atlar yetştirerek vermişler.Turgutoğulları,Osmanlı-Karamanlı çatışmalarında Karamanlıları tuttukları için takibe alınmış Suriye’ye oradanda Mısır’a sürülmüşler.250 yıl sonra affedilmişler ve Ege’ye gelip yerleşmişler.Halkı sevecen sanki bir ata evladı gibi,çalışkan samimidir.Kendi kenine yeterli olmaya çalışıyorlar.
AYASLAR : Ayaslar adını ayaz (soğuk) tan,At yetiştiriciliğinin geçmişte çok yaygın olduğundan almıştır gibi varsayımların yanında.Ayaslar aynı zamanda bir Yörük cemaatı adından almıştır ağırlığı var.Kasaba çevresinde Roma-Bizans devirlerini işaret eden basit eserler görülsede,Konakkale gibi Sultandağları kuzey-güney geçiş koridorundadır.Bu koridor aynı zamanda Sultandağları kuzeydoğu cephesinde yeralan ETİ şehirlerinin Göller bölgesi ETİ şehirleri ulaşımı içinde önemlidir.Kalıntıların Eti’lere kadar uzanabilirliğide var.Alafas,Dikmen,Manastır ve güney bölgesi kalıntıları gün ışığına çıkmayı beklemekte.Ayaslar Konakkale gibi çiftliklere sahip Süleyman Fakih Hassa çiftliği çok hizmet vermiş.Ayaslar Kıreli nahiyesine bağlı kalmış.1507 de 35/25 hane-nefer,1524 de 29/24 hane-nefer,1584 de 2 nefer,Fatih yazım heyeti Sadrettin Konevi mamuresi için gelir olarak tesbit ederken Ilgın evkafı arasında gösterilmiştir.1571 de At çekenler cemaatı bura çiftliklerinde at yetiştirmişler,hava,su ve iklimi yanında yetişen ot cinsi çok elverişli imiş.
BAŞKÖY: Başköy Ruus adı ile vardır ancak yerleşim yeri değil tümden toprakları Hassa ve Vakıf çiftlikleri olarak hizmet vermektedir.Sadece çiftlik çalışanları vardır. Onlarda çiftlik içindedirler.İdare merkezleri de Ayaslar’dadır.Son zamanlarda çeşitli köy ve mezralardan az sayıda gelenler yanında Anadolu dışından da göç gelmiş.Ancak çiftlikler zamanında yakın çevrede Medrese kuran Ali(Ahi) Baba ve Daha sonralarıda Cafer Baba namıyle şeyhler ilim için bulunmuşlar.Ancak Babalar Ahi mi yoksa Babai mi kati kayıt yok.Sonradan yerleşmenin güçlüğü ile çevre uyumu (hoş karşılanmamışlar)Bu gün için sevilen sayılan kişiliklere sahip belki Doğanhisar Kasaba ve köyleri içinde merkeze en yakın duran insanlar Başköy’lülerdir.Çalışkan ve tutkunlardır.Köyü gezerken ilk bakışta göze çarpar bu meziyetleri,dışrıda da hemşehrilik ve dostlukları candandır.
YAZLICA : Var oluşunda Yandiğin=Yendiğin adıyla bilinen köy aslında Selçuklu döneminde Konya Merkez Karatay vakfiyesi köyleri 872/10 numarada kayıtlıdır.Karamanlılar döneminde Yörenin Banisi Turgutoğullarıdır.Turgutoğlu Pir Hüseyin Bey Ilgın ‘da yaptırdığı kuru çeşmeye Yendiğin köyünün 1/3 nü vakfetmiş.Yukarı Çiğil de mezarı bulunan ve Konya Merkez de adına vakıf kurulan Hoca Fakih Ahmet Sultan ile yakın ilişkisi olan Nasrettin Hoca’nın Hocası Kuzucu Sultan namı ile Ebu Seyyit İbrahim türbesi Yazlıca’nın varlığının daha değerli ve bir o kadarda eskilerde olduğuna işarettir.O devirde Sultan nam ile varolanlar Hacı Ahmet Yesevi menşeyli icazet geleneğine sahiptirler.Sanırım Nasrettin Hoca’ya söylediği’’ hep gülsünler’’Vecizi Yesevi Hikmet geleneği mantığı olmalı.Daha sonraları Argıthanı ve diğer yörelerden gelen ailelerle büyümüş.Cemaat şeklinde gelen yoktur.Aslında Yendiğin’de Kızılışık’tan Yenice altından Akpınar mevkiinden gelip Ilgın Geçit Köyü’nden geçip Mahmuthisar-Tekke ‘doğuya ve güney istikamete Kempos yolu ile Derbent-Konya ve Yunuslar’dan Karaman-Larende antik yolu,aynı zamanda Hıristiyan Hac yolu hattı bağlantısındadır.
YENİCE : Kızılışık-ışıklı-Bozulus Türkmenleri ve Aydın ,Mut, Alanya Arasında konar göçer manav Yörük cemaatlarından önce adını koydukları Doğanhisar Kızılışık mevkiinde Kızılcaköy-Kızılköy’ü kurmuşlar, darlık ve susuzluktan bugünkü köyü yeni yerleşim yeri olarak yani Yenice’yi kurmuşlar.Doğanhisar Merkez ile en yakın akrabalığı olan köydür.Her ailedeYenice’den evlilik bağı ile akraba olmuş kişi vardır.Hep Doğanhisar’a bağlı kalmış.Yönetenlerin anlaşmazlığı dışında zorunlu işbirliği vardır.Daha yakın tarihe kadar geleneksel ata sporumuzu merkezle birlikte yaşatan köyümüzdür.Çıkan her boy güreşçiye rakip olmuş ve bulmuşlardır.Keşke o meşhur iddialılık devam etseydi de ata sporumuz da ölmese idi.Merkez iç içeliği esnaf ve sanatkarlıkta da görülür.Çok çalışkan,verimsiz araziyi verimli yapan, bağ ve bahçeleri,hayvancılığı geliştiren bir halkı varYenice camii yapı taşları incelenirse görülecektir ki bence o malzemeler başka yerlerden getirilmedir.bu günkü ana caddeden(Başköy yolu) altı geçmişte otlak ve mera ,hatta göl yeri olduğu,zamanla suyunun boşalması ve kurak bir alan haline dönüştüğüdür.Şimdilerde bile su sıkıntısı çekilmektedir.
İLYASLAR : İlyaslu diye tarihi kayda girmiştir.Üçte ikisi Hatunsay’daki Turgutoğulları Hasan Bey oğlu Ömer Bey zaviyesine vakıf, bakisi salari ve rüsumu örfiye ile tımardır.Yani üçte biri tımar.1423-1462 arasında.Daha sonra Osmanlı hakimiyetine geçmiş,Fatih Sultan Mehmet’te aynı vakıf ve tımar durumunu onaylamış.o tarihte 14 erkek nüfusa sahip,bir değirmeni var,kalan nüfus ise tımar çalışanı,zaten bugünkü köy ve çevresi mezradır.Konar göçerlerde otlaklarından faydalanmaktadır.Zorunlu iskan dahilinde yerleşim olmuştur.daha sonraki yıllarda Serik-Manavgat ve orta Anadolu arasında gidip gelen Yörük cemaatleri yerleşime tabi olmuşlar,yayla bölgeside yerleşim yeri olmuş.Çok çalışkan bir halkı var ki ekmeğini taştan çıkarmaktalar.Köylerimize sebze ve meyvecilikte önder ve örnek oldular. Eskiden soğancı dediğimiz bu köy bölgenin çilek ve ceviz deposudur.Zorluklar içinde tahsil yapmış bir çok arkadaş var.İmkansızlıktan imkanlar yaratmışlardır.Konar-göçer zamanından beri geldikleri (Antalya) ile ilişkileri devam etmekte,tabir yerinde ise çift nüfus kağıdına sahipler.
UNCULAR ( SALINDA-SİLİNDE-SİLİNDİ) : Bu adlar çağrışım yapmıştır sanırım Doğanhisar çevresinin tarihinin derinlerde olduğunu anlatmaya çalışırkan saymıştık bu isimleri.MASSALI-MU milletinin Asya’dan gelerek yerleşik olduklarını ve o yerlere adlarını verdiklerini.Denebilirki Roma-Bizans yada Frik ten gibi,elbette o devirleride yaşamış.Köy çevresi antik devir kalıntılarına sahip olduğu halde ortaya çıkarılmış hiçbir şey yok.Yani hiçbir çalışma yapılmamış.Bu köyümüzde üçte ikisi Turgutoğlu Ömer Bey zaviyesine vakıf,kalanı ise örfiye ve Rüsumu ile tımardır.İlyaslar’dan gelen su ile çalışan değirmenleride o zaviyeye bağlıdır,Ömer bey değirmeni diye kayıttadır.Demek oluyorki o devirlerde o bölgede üç-beş değirmene yeter su mevcut,o günlerden esinlenerek yeni adını almış.. Turgut oğulları mahiyetinde Atçeken cemaatleri Akşehir’e,Yunak’a ve Ilgın çevresi ile birlikte bizim bölgeyede yerleşip işletmeci (vakıf ve tımar topraklarında) olmuşlar.Arazilerinin büyük bölümü kıraç olmasına rağmen ekip dikerek değerlendirmekteler.Aynı vakıf ve tımar durumu Osmanlılar döneminde de devam etmiş.Ancak tımar sahipleri değişmiş.
KOÇAŞ :KOÇAÇ : Bu köy tarihi oldukça eski .Batı-doğu,kuzey-güney geçiş kavşak noktası olan bir konumdadır.Sard’tan gelen Kral yolu Akşehir-Konya hattında buradan,kuzey den Gordion-Pessinus ile Sivrihisar-Çeltik ‘ten gelen yolların Tulukçu’dan direk Koçaş’a oradanda Karaağa-Ketenlik-Şarkikaraağaç’ta Kral yoluna varıp,doğu-batı hattında ve güneye Antalya’ya kadar ulaşan, ve bir diğer kol Koçaş’tan Doğanhisar yönüne hareket ile Abdolu köprüsünde ikiye ayrılarak bir kol Ulu yol-Ulu dere-Alandüzü’nde ikiye ayrılıp biri Belbaşı’nda Kral yolu ile,diğer bir kolu Mantarlık-Kemer-Deştiğin’den Kral yoluna ulaşan.Abdolu köprsünden Örenarası-Deve yolu-Ilgın,Örenarası-Kızılışık-Doğanhisar-Güllük-Kemer-Deştiğin ve devamı.Yine Doğanhisar-Ayaslar-Balkı-Çiğil-Derbent-Konya.Tüm bu hatlara Galat-Roma,Selçuklu-Karaman devirlerinde tam,Osmanlı devrinde ise yeni oluşan yol hatları ile işlerliği azalan sadece konar-göçerlerce kullanılmaya devam eden yollar kavşağındadır.Ayrıca Doğanhisar Ali çayının Argıthanın’dan sola dönüp Akşehir istikametine akıp Karağa (Adıyan) çayı ile birleşerek Akşehir gölüne döküldüğü dönemlerde Yukarı Sakarya havzasına açılan bir noktadadır.O nedenle Sakarya havzası dediğimizde Jeolojik değişim 3.devresinden önce ta bizim bölgemiz suyunun da boşaltım havzası olan havzadır.1940 lı yıllarda bahis konusu havza ile birlikte Doğanhisar-Akşehir-Yunak(Eşme ovası) bölgesini inceleyen 4 Alman (Birinin adı Dr.Wenzel’di galiba) ile Prf.Tahsin Özgüç’ün yazdıkları ‘’Yukarı Sakarya Havzası ve Eşme Ovası’’adlı eser çok kıymetli bilgilere sahipti.Ne yazıkki elimden gaspettiler.O incelemelerde Akşehir çevresi ve Gölü ile ilgili öngörüler bu gün maalesef gerçekleşmiştir.işte O incelemeciler için bir önemli nokta idi.Koçaş Konar-Göçerler için Ankara-Eskişehir ile Alanya-Antalya hattı arasında YörükTürkmen cemaatları Koçaş ‘tan geçmekteler,tam bu noktada herkesin sahiplendiği YUNUS EMRE’mizin aşireti SARILAR oymağı bu yolu kullanarak Sivrihisar-Sarıköy çevresinde yaylamış ve o köyüde kurmuşlar.TABDUK EMRE dergahının arkasıda dağdır denmekte bir kaynakta.Acaba kuruluş tarihi belli olan Sarılar köyü doğma-büyüme hem Yunus’un,hemde Tabduk’un bir köyü olabilir mi?.Zaten Sarılar köyüne göçmeden Tabduk vefat etmiş.Bu konuda Kasaba yönetiminin Anma günü yapması güzel ama daha detaylı bir çalışmaya gidilmeli örneğin Akdemisyenlerden oluşan bir gurupla panel olabilir.Koçaş sadece bunlardan ibaret değil elbette 1256 datürbe yapıldığı kaynaklarda yer alan Emir Yavtaş hk.da da araştıma yapılmalı.Geçmişte Kültürel farklılığına rağmen Akşehir’e hep bağlı kalmış.Koçaş o tarihte Beyşehir Vilayeti Bozkırına bağlı Aladana köyündeki Şeyh Halil zaviyesinin vakfıdır. 54 Erkek nüfusa sahiptir.Seydi Şehir’in kurucusu Seydi Haruna doğrudan bağlı bir zaviyedir Şeyh Halil zaviyesi.Osmanlı’da bu bağlılığı onaylamış sonradan Cumhuriyet dönemi yazılan Akşehir tarihinde Koçaş camisi kapısındaki kitabelerden Halil zade Yeğen Tura isminde bir zatın tamir ettği.Bu zatın Merkez Yeğin mahallesi de adını taşımakta olduğu belirtilmekte.Bu cami Yunus Emre camisi olmalı.Eğlek çeşmesinin kitabesinde adı olan Ahmet Reşit Efendi Osmanlının 1274 /1857 yılında Sarayda Dersiam hocasıdır.Daha sonra Beyazıt Rüştiyesi Muallimi olup 1280/1864 de vefat etmiş.Şair ve Alim bir zat.Sicil defterlerinde Akşehir’li olarak geçmesine rağmen Koçaş’a hizmeti Koçaş’lı olabileceği kanaatı doğurmakta.Çünki bu zatın görevde olduğu dönemde Padişah Abdülmecit’in hocası da Doğanhisar’lı H.Ömer Efendi’dir.Akrabaları Yeğin mahallesinde oturmakta,aile Reisi de Doğanhisar Kaza Müdürlüğü yapmakta.(Koçaş Camisini yenileyen Yeğen Tura için belirtim)Bütün bunlar da Koçaş’ın İstanbul yolu ulaşımına açık olduğunu kuvvetlendirmekte.
YAZIR: Bu köy halkını kutlarım aslını feslini seve seve ortaya koymuş,geçmişini geleceğe taşımakta.24 Oğuz boyundan biri olan bu boy Anadolu’nun bir çok yerinde benzer veya aynı adla yaşamaktalar.Çok yakınında köyler olmasına rağmen kendi yerinde kendi varlığını devam ettirmekte. 1520 de 7 hane olarak yerleşik durumdalar.415 ve 455 numaralı Osmanlı kayıt defterlerinde Akşehir’e bağlı ve 11 erkek nüfusu olduğu,daha sonraları Doğanhisar nahiyesine bağlanmış 53 erkek nüfusa ve 84 evi olduğu kaydedilmiş.
FURUNLU: Sultandağları doruk seviyelerine yakın, geçmiş te demir eritme fırınları bulunduğundan ad aldığı, İlçenin en yüksek tepesi saydığımız ve Davrasoğullrınca adı konan antik tepe Anadolu iç denizinde çalışan sal ve gemilerin bağlandığı demir halkası olan tepedir. Orta Toros’larda yaşayan tüm konar –göçerlerin adını bildiği ve andığı otlak ve yaylaktır. Şimdi köy statüsü kazanan (Davras-sevindik, orta mah, Ketenlik) bu köye bağlı idi. Arazi konusunda merkez ile çatışmaları sona erdirilerek anlaşma sağlanmış.Çocukluğumdan itibaren içlerinde sayılırım,orada arazisi olan biriydik ortakçılık yaptık.Ayrıca Doğanhisar’ın içme suyu,arazi suyu burada,her çiftçi ailesi Davras çayırlığına geçmişte hayvanlarını otlatmak için gider.30-40 gün orada yatar kalkardı.O civardaki ormanlardan yakacak temin ederdik.Öylesine çam ağaçları vardı ki saf deyimle minare gibiydi.Köy çevresinde adlarını severek söylediğim pınarlar vardı.Cennet,Abla,Bey pınarları gibi.Kısaca şu anki yerleşik olan halk konar-göçer iken zorunlu iskanla sakin oldular,çevrenin en yeni köyleridir.Alanya,Antalya,Silifke,Mut gibi şehirlerde yaşayan akrabaları ile ilişkileri devam etmekte.1974 sonrası Kıbrıs’a da göç ettirilmişler.Bazıları dönmüş,bazıları kalmıştır.Şu ana kadar ifadelerden anlaşılacağı gibi hayvancılık ile geçinirler iken hayvan politikası ile zarar ettiklerini o nedenle başka uğraşlara yöneldiklerini belirtiyorlar.
TEKKE : Tekke adını buradaki zaviyeden almakta.Zaviye köy mezarlığı bitişiğinde diye belirtilen kaynaklara rağmen benim o köyde görev yaptığım zamanki edindiğim bilgiler köy karşısında Kılıcaslan sülalesinin tarlasında,hemen bitişiğinde de zaviye ile ilişkisi olanların mezarı vardı.Son zamanlarda o mezarlığın ortadan kaldırıldığı bilgisini edindim. Ancak zaviye yıkıldığı nedenle bir kitabe ortada yoktur. Bitişiğindeki mezar taşları 1232, 1316, 1330, 1342, tarihlidir ve Dediği Sultan akrabalarına aittir.Bu zaviyenin kurucusu olan zat DEDİĞİ SULTAN ‘dır.Bir kere bütün araştırma ve incelemecilerin ittifak ettiği tek konu Dediği’nin Türkistan’dan gelmiş olduğu ve Hoca Ahmet Yesevi soyundan (amcaoğlu) olduğudur.Diğer konularda itilaf vardır.O nedenle bende bu konunun itilaflı noktalarını ortaya koyarak yorumumu ifade edeceğim.
A- DEDİĞİ SULTAN VE DOĞANHİSAR TEKKE:
1-Fatih Sultan Mehmet dönemi vakıf tesbitinde(Hakani kaydı Ank.Kuyudu Kadime arşivinde) Zaviyeyi bizzat Dediği’nin kendisinin yaptığı belirtilerek daha sonra zaviyeyi idare edenleri babalarının ismi ile şöyle sıralamakta: a- Tuğrulun oğulları,Isfahan ve Sultan Velet.
b- Sultan Veled’in oğulları Tuğrul,Yusuf,Ay,Mustafa. c-Musa oğlu Devlet Han d-Umran oğulları Ahmet ve Mehmet d-Mehmet’in oğulları Turhan ve Seyit Han e-Başka bir Tuğrul’un oğlu Kemal f-Yusuf oğlu İnebeyi ve bunun oğlu Lütfi g-Mustafa’nın oğlu Söke. 2- Bu defterde Kızıcaköy çiftliği (Kızılışık) ve Müderris tarlası,Gönül ve Seyit değirmenlerinin vakıf olduğunu..
3-Ayrıca Karamanoğlu II. Mehmet Bey 810/1407 tarihli Dediği’nin talebesi Göçükebir kazasına bağlı Yatağan köyündeki Mürsel zaviyesine vakıf tesis ederken,zaviyedar Yatağan Mürsel’i Dediği’nin yetiştirdiğini ve olgunluğunu,4-Dediği’nin Turuncan adında bir oğlu olduğunu Konya’da zaviyesi bulunduğunu,Şeyhinin Turuncan’ın oğlu Saru Çelebi olduğunu . 5- Dediği zadelerin Hacı Bayramın adamları gibi halkçı ve alın teri ile hizmet ettiklerini belirtmiş.
B- DEDİĞİ SULTAN VE ILGIN TEKKE :
1- Dediğinin Yatağan Ahmet adında bir arkadaşı olduğunu,Melenkirt dağında onu bıraktığı.2-Turgut oğulları Ilgında yanına geldiklerini,Mahmuthisar’da Konya’da padişah olan Karamanoğlu Alaaddin’in Kadıncık anası ile karşılaştığı.3-Dediği’nin Mahmut isminde oğlu doğduğunu.4- Eldeki menakibiyi yanındaki Mehmet ve Ömer Baba’ların yazdığını.5-Sultan Dediği aile seceresi Turgutoğlu Pir Hüseyin Bey vakfiyesi gereğince tevliyet ve şeyhlik Dediği sülalesine intikal etmiş.6-Melik Arslan oğlu Bektaş zamanında 1017/1608 de yazılmış olan bu secerede Dediği adı Şeyh Halit Dediği olarak geçmekte,7-Dediği’nin Turgutoğulları ile tekrar görüştüğünü 8- Tekke(Beykonak)deki Türbenin kitabesinde II.Kılıcaslan’ın azatlı karısı Sanavber Hatun tarafından 1180 de Kılcaslan’ın oğlu I.Gıyaseddin Keyhüsrev zamanında yapıldığını belirtmekte.İçindeki mezarların Dediği ve yakınlarına ait olabileceği varsayılmakta.Ilgın’da 1071/1608 de yazılan Melik Arslanoğlu Bektaş adına olan secerede Şeyh Halit Dediği ve sırası ile Şeyh Ahmet-Mehmet-Abdurahman Çelebi-Şeyh Nurittin-Ahmet Paşa-Tuğrul Çelebi-Memi Efendi-Melikarslan Çelebi-Bektaş Efendi-Şeyh Hüseyin Efendi-adları kayıtlı,adına secere yazılan Memik Arslan oğlu Bektaş kaçıncı sırada ve tarihi göz önüne alınmalı.
ŞİMDİ BU BİLGİLER IŞIĞINDA KARŞILAŞTIRMA :
1- Dediği Sultan Seydişehri kuran Seydi Harun ile tanışmış ve 1320 de ölen Seydi Harun’un cenazasine katılmış.2- Seydişehir’den döndükten sonra Hz.Celalettin Rumi(Mevlana) Dediği’ye mektup yazarak Konya’da oturması için davet etmiş.3-Dediği Sultan Alaaddin’e yardım etmiş.Düşmanlarını maneviyatı ile sürmüş.4-Türbe ve mescit kitabesine göre ise Dediği II.Kılıcaslan zamanında yaşamadığına göre ya bu kitabenin türbeye taşındığı yada Dediği naaşının buraya getirilip gömüldüğü düşüncesi doğmakta.
YORUM: tüm veriler değerlendirildiğinde DEDİĞİ SULTAN’ın mezarı DOĞANHİSAR TEKKE köyünde kendi kurduğu zaviye yanında ve zamanla o mezarlık yok edilmiş,en azından karşıdaki köy mezarlığına nakledilmiş olabilir.Şeyh Yatağan Mürsel ile Elenkirt’te Dediği Sultan değil onun oğlu Dediği Sultan Mahmut olmalı.Dediği Sultan’ın yetiştirdiği talebelerin hepsi çevreye dağılmış ve köyler kurmuşlar.Şeyh Ahmedi Mürsel YATAĞAN’ı , Şeyh Hasan HASAN ŞIH’ı,Şeyh Ağrıs AĞRIS’ı (Sağlık) hemde bu Sağlık köyü halkınıda Doğan Yürek(Yörük) adlı bey başkanlığında Doğanhisar’dan göç getirtmiş.İşte bu noktada Dediği Sultan oğlu Mahmut’un Ilgın’ın Mahmuthisar köyünü kurduğu düşünülmeli. Mahmuthisar Tekkesi yani (Beykonak) zaten Selçuk Beyleri’nin tımar toprağıdır.Sanavber Hanım’da o nedenle oraya mescit yaptırmıştır.Secerede dikkat edilirse Melik Arslan oğlu Bektaş zamanında Şeyhliğin Dediği sülalesine intikalinden basedilmekte.Menkıbedeki isim konusu Karaman ve Turgut oğullarından intikal vakıfları Osmanoğulları teftişten geçirip uygun bulurlarsa onay veriyorlardı,çatışmalarda karaman tarafı olan onlarca zaviye kapatılmıştır o nedenle zaviyenin Dediği’nin kendi kurduğunun adı verilmiş olmalı.Bunların yanında Mahmuthisar köyünün 15.yy.Tımar defterlerinden birinin kaydına göre iki Tımar sahibinden birisi Dediği Dede oğlu Gencaslan’dır.Doğanhisar Tekke köyünde meftundur,hala mezarı ve yazısı mevcuttur.Doğanhisar Dediği seceresinde adı geçen Dediği oğlu Musa’nın oğlu İsa Dediği’de Eğridir’de meftundur.(754/1338) Bir başka oğul Turuncan zaviyesi Konya’da ve oğul Saru Çelebi’de şeyhidir.Tüm bunlardan sonra diyebilirizki Dediği Sultan Doğanhisar’da ve oğul Mahmut Sultan’da Ilgın Mahmuthisar’dadır.
Ayrıca Anadolu Selçukluları Sultanları soyundan olan Doğanhisar Tekke Köyünde mezarı olan Dediği Dede Oğlu Gencaslan Kılıcaslan tımar sahibi olarak Selçuklu Ordu Sancağı veya zaviyeye ait olan sancağı şerif Tekke ve Zaviyelerin kapatılması tarihine kadar Tekke Köyünde mevcut olduğu daha sonrada yetkililere teslim edildiği söylenmektedir. Kılıcaslan sülalesi halen Tekke köyünde oturmaktadır.Zaviyenin kurulmuş olduğu yer mülkleridir.Doğanhisar şehir merkezinde de zaviyeye vakfedilen ve 1926-1934 yılları arasında Belediye başkanlığı yapan rahmetli Rifat Toklu’nun ikna yoluyla işletmecisi olan İbişağalar’dan alınıp Eski Belediye binası olan ve yıkılarak en sonunda Atatürk anıtı dikilen yer Dediği Sultan vakıf Hamamıdır..Belediye binasının yıkılırken dahi bodrum katındaki hamam kalıntı durumu herkesce görülmüştü.
KARAAĞA: Zamanımızda büyük bir kasaba olan Karaağa’nın ne yazıkki derin bir tarihe sahip olmadığı gerçeği ile karşı karşıyayız.Nedendir bilmem bilenide duymadığım gibi araştıma yapanlar aynı fikirde .Akşehir tarihini yazan Konyalı’da isimden gayrı Kanuni dönemi il yazıcılarının herhangi birşey not etmediğini belirtiyor.Benim kanaatım bir diğer Kasabamız Başköy gibi bir tarihe sahip olduğu yönündedir.O benzerliğe göre Karaağa , Koçaş, Uncular, Ortaca veya Reis’ ten birinin tabisi olabilir.Sadece Karaağa’da Karaağa adlı zat ikamet etmiş olabilir.Tüzel kişiliği olmayıp toprakların ortakcısı gibi.Fatih dönemi ve öncesi durumu içeren İstanbul’da bulunan deri üzerine çizilmiş haritada (1530)tarihli ben göremedim.Gördüğünü söyleyen Müfettiş Ömer Koç ‘a inanarak isim olarak vardır dedim. Ancak şunuda belirtmek isterim yerleşenler bakımından düşünülür ise geldikleri Çankırı, Konarı, Bermende gibi,hele Çankırı bağlamı Kaarağa’nın geçmişte varlığını,bilindiğini değilse bilinmeyen yere nasıl gelinir,Çankırı tarihsel olarak Türklerin ilk yerleşkesidir ve sürekli oturulan bir alandır.onun için diyorumki gelenler Karaağa’ya bilerek geldiler.Cafer Baba konumu araştırmaya ışık tutabilir.Ketenlik geçiş yoluna sınırdır.Cumhuriyet ile birlikte insanları hızla yeni rejime ayak uydurup bir çok okur yazarı var.Aynı hızla her alanda çalışmalar devam etmekte. Uzun zaman bağlısı olduğu Akşehir’in büyük bir köyü olmuş,tahsilli insanlarıda oraya hizmet etmiş.1957 yılında Doğanhisar ilçe olunca ona bağlı bir köy olmuştur Karaağa.
DOĞANHİSAR MERKEZ :
Doğanhisar halkının özbe öz Oğuz Türk’ü olduğunu bilelim.Hatta Malazgirt savaşı öncesin de dahi Türklerce bilindiği, daha doğrusu Arap Emevi-Abbasi ordularında bulunan Türk askerlerce tanındığı daha sonraki Selçuklu ordularınca çevresinden önce alınarak Bizans (İstanbul) yolunda kullanıldığını,ileri geri hareketlerde Türk kalesi olarak hep var olduğunu, Miryokafolan savaş merkezi olduğunu,Eşrefoğullarının kuzeyi vurma üssü olduğunu, Karamanoğullarının askeri starateji anlayışı ile Osmanlıyı karşılama noktası saydığı,Osmanlı ya geçincede Karamanlı bölge nufuzunu kırmak adına kendisine sadece beş köy verilen bir garip nahiye durumuna düşen,Sultan Abdülmecit döneminde hatıra binaen kaza yapılıp Beyşehir iline bağlanan,daha sonra nahiye yapılarak Akşehir’e bağlanan,Doğanhisar’ın :
DOĞANHİSAR’IN TARİHİ SEYRİ:
1- 1075/1080 arası Kutalmış oğlu Süleyman Şah tarafından alınmış.
2- 1116-1143-1147 haçlı savaşlarını yaşar, 1176 savaşı ile kesin Selçuklu’nun olur.
3- 1327-1328 de Akşehir ve Ilgın ile birlikte Mengücek Beyi Davut Şaha tımar olur.
4- Karaman-Sahip ataoğulları Yılanyusuf savaşında Karamanlı Üssüdür.
5- 1301 sonrası Eşrefoğulları üssü iken Akşehir-Bolvadin alınır.
6- 1327 de Hamitoğullarına geçer,1381 de ise Osmanlılara satılır.
7- 1402 de Timur tekrar Karamaoğullarına geri verir(Ankara Savaşı sonrası)
8- 1467 de Fatih kesin olarak Osmanlı’ya kazandırır.(Çiğil çev.savaşı)
9- Fatih yazım yaptırmış Karaman eyaleti Akşehir vilayeti nahiyesi.
10- 906/1500 de II.Beyazıt yazımı ile Akşehir kaza Doğanhisar nahiye.
11- 992/1584 de III Murat devri Ilgın kaza Doğanhisar nahiyesi.
12- 1018/1609 da Akşehir il Doğanhisar nahiye.
13- 1839 1840 Beyşehir İl Doğanhisar Kaza.
14- 1847 tarihli Salname ile Konya Livasında Doğanhisar Kaza.Argıthanı nahiyesi
15- 1854 ve 1867 Salnamelerinde Doğanhisar kaza.
16- 1868 de Akşehir’e bağlı nahiye(Doğanhisar’ın 5 köyü var)
17- 1869 II. salnamede 12 köyü var.
18- 1872 V. salnamede tekrar 5 köyü var.
19- 1878 salnamesinde Akşehir’e bağlı 11 köyü var.
20- 1899 28. salname de Doğanhisar 6 köylü nahiye Akşehir’e bağlı.
21- 1906 salnamesinde Akşehir’den ayrılmış.
22- 1912 de Belediyelik hakkı verilmiş.
23- 1935 de Akşehir’e bağlı Bucak.
24- 1957 de Kaza Merkezi.
1584 de MAHALLELER VE NÜFUSLARI:
1- Yiğit oğlu Mescidi(MAH) 97 nefer. 2- Bazar Mescidi 136 nefer. 3- Cami Şerif Mescidi 74 nefer. 4- Arzuman Mescidi 27 nefer. 5- Halife Mescidi 65 nefer.
6- Baş Mescidi 75 nefer. 7- Kuz-yaka 231 nefer. NOT : Mescit=Mahalle,Nefer=Erkek.
DOĞANHİSAR MEZARLIKLARI : (Eski-Yok olanlar dahil)
1- Kır üstü mezarlığı ( Sınırları Harman mahallesi Camii cami önü –Yeğin camii önü- Sivri,Erenler deresi- Kuyu başı- terar harman mahallesi Cami önü )
2- Harman Mahallesi Ezze Mezarlığı (Ezze camii ile Yeni Mehmetler evi arası)
3- Kuzyaka Mezarlığı (Büyük olanı Güreş alanı çevresi /Ana cadde üstü)
4- Kuzyaka Mezarlığı (Küçük olanı-Şu anda yol-AFRODİT heykeli çıkan yer)
5- Çebişli Mezarlığı 1990 lı yıllarda kalktı-( Çebişli çeşmesi çevresi halen birtek var)
6- Künklü tarla olmuş( Tarla sahip adları vermiyorum)
7- Gede Köyü Mezarlığı (Gede Kuyusu çevresi-Asfalt karşısı)
8- Örenarası Mezarlığı ( Tarla-bahçe,)
9- Kızılışık Mezarlığı (Kızılışık,Seyyt Ahmet Mezarı çev)
10- Yörük Mezarlığı (Alandüzü)
DOĞANHİSAR KÖY VE MEZRALARI :( Yok olanlar dahil)
1 – Güllük Köyü (Kemer Yenice arası- Güllük mevkii )
2 - Gölcük Köyü ( Bugünkü Mesire yeri Çeşmeden Doğu-Güney cephe)
3 - Kızılköy=Kızılcaköy (Kızılışık)
4 - Örenarası Köyü (Bilinen ören arası Asfaltın her iki yanı, Rampa boyu)
5 - Gede Köyü ( İmamhatip meyveliği karşısı çayın iki geçesi)
6 - Çebişli Köyü ( Çeşme ile Değirmen çukurundan Künklüye kadar)
7 - Alan Köyü (Alançeşmesi batısı)
NOT: Bu köylerden sadece Gölcük köyü Rumlardan sonra yerleşim yok.Güllük Doğanhisar’a-Kızılköy Yenice’ye-Çebişli Argıthanı’na-Alan ve Gede köyleri belli değil,Ören
Arası köyü Doğanhisar’a iskan ettirilmişler.Bu arada Ilgın tarafına gidip sonraları Argıthanına gelenlerde vardır.(Dibek köyü adı geçmekte,Balyas köyü geçmekte ancak sağlam bilgi değil)
YAKIN AKRABA KÖYLER :
1 – Bu gününün Konya Merkeze bağlı Sağlık Kasabası.(1400-1450)
2 - Tuzlukçu’nun yarısı ( 1450 öncesi Ketenlik’ten )
3 - Ilgın’a bağlı Balyas köyü bir bölüğü ( Ayaslar’dan)
4 - Çeltik İlçesi ( Bir bölüğü 1955-1970 arası Doğanhisar ve Davras’tan)
5 - Kadınhanı Çavdar (Bir bölüğü Deştiğin ‘den )
6 - Bütün bunlar dışında başlı başına bir köy , kasaba hatta ilçe olabilecek sayıda başta Konya olmak üzere Akşehir, Ilgın,Seydişehir,Antalya,İzmir,İstanbul gibi kentlerde yerleşen Doğanhisar nüfusuna halen kayıtlı, çok azının nüfus aktardığı akraba ve hemşehrilerimiz var.
DOĞANHİSAR’A YERLEŞENLER:
Büyük Selçuklu iskan siyaseti gereği Türk Boy ve oymakları Anadolu’ya sevk edilirken parçalanarak gönderilmiş,kendine karşı güç birliği oluşmasını engellemeye çalışmış, ancak Anadolu yapısı ve Kutalmış oğulları ile Hanedan çekişmeleri sorunu kısa sürede Oğuz Türk, Türkmen ve Yörük Beyleri Süleyman Şah etrafında toplandılar.Doğanhisar yerleşimi ve bugünde hala devam eden mahalle sayısı ip uçları vermekte, ilk yerleşim semti tam kale karşısı seçilmiş, Ulu cami-Konönü ( Ağa,Cuma,Baş mahalle) ,sonrada Baş mahalle orta kısmından Pazar,Şıh ve Kale çevresi Kuz mahalleye.Yeğin mahallesi Ağapınarı önünde sadece bir cemaat yerleşmiş daha sonrada yanına bir kethüda (yazıcı veya hesapcı) ailesi almıştır.Kale içinde ve yakınındaki rum halktan kaçmıyan 9 erkek nüfusa sahip Hristiyan vardır.Bunların Selçuklu öncesi gelen ancak zorla hristiyan edilen Türk ailelerden olduğu fikri de yaygındır.Zaten sonrada Türk ve Müslüman olmuş kaynaşmışlar.Kayıtlarda aile adları olmasına rağmen bahsi gereksiz.Türkler için de tutumu izleyerek hangi oymak ve cemaatların yerleştiklerini belirteceğim.Kayı,Bayat,Yazır,Kızık,Beğdilli,Küçük Karkın,Salur,Afşar,Kınık, Cepni boylarına mensup Sarı-Kara keçili,Alai Tuğrul,Yağan(Yegan),Afşar Abalısı Doğanlı,Doğanbeyli,Doğancıoğlu,Sarılar cematları ile Turgutoğulları at çekenleri(Esbi keşan),Halepve Sofu-Sofulu Bozulus Türkmeni,Şambayadı,Ayaslı yörüğü,Caber aşiretinden Fakı,Fakih,bir iki ailede Timur’lu ve İlhanlı(Moğol) yerleşmiş.Daha önceki bölümlerde belirttiğim gibi ağırlık Yörük ve Türkmen dir.Sona bıraktığım meşhurlardan Delili ve Hayta yörüğüde var.